Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Nadir Güllü Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

NADİR GÜLLÜ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
28.10.2012
Okunma Sayısı : 3857
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

NADİR GÜLLÜ Bülent Şenver'in Odası TV Programı

Ben her yaptığım işi en iyi şekilde yapmak isterim.

Her işin en mükemmelini başarmak isterim.

Bunun için çok çalışırım.

Duayen bankacı Bülent Şenver de benim gibi banka genel müdürülüğü yaptığı yıllarda diğer bankalardan farklı bir çok yeni bankacılık uygulamasına hayat vermiş bir bankacıdır.

Benimle gençler için bir televizyon programı yaptı. Bu değerli birlikteliğimizi sizlerle paylaşmak istedim.

.

.
.

izlemek için

.
.

 dinlemek için 

.
.

NADİR GÜLLÜ Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.
.
.

NADİR GÜLLÜ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi


Nadir Güllü (NG)

Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Bülent Şenver'in Odasına hoş geldiniz.

Bülent Şenver'in odasında konuğum Sayın Nadir Güllü.

Gençler ile tecrübelerini birikimlerini ve zenginliklerini paylaşacak.

Hoş geldiniz Nadir Bey.

NG:
Hoş bulduk.

BŞ:
Nadir Bey sizi her gördüğümde ben maşallah yüzünüz gülüyor.

Yüzünüz güldüğü zaman gayri ihtiyari ilk önce dişlerinize, sonra gözlerinize bakıyor.

Önce ağzınız ve dişlerinizden olumlu bir sinyal aldıktan sonra gözlerinize bakınca insanın içi enerji doluyor.

O enerji ile birlikte bir iç sıcaklığı, bir samimiyet ve size karşı bir yaklaşma ve insan kendini tatlı hissetmeye başlıyor.

Acaba niye tatlı hissediyor insanlar sizi görünce?


NG:
Bülent Bey, işletmede, pazarlamada üç türlü bakış vardır.

Alına bakış, çeneye bakış, iki kaşın ortasına bakış.

Karşıyı küçük görme, kendini küçük görme, bir de samimi bakış.

Biz, hiçbir zaman için insanların hep gözüne baktık. Samimi, hep güler yüzlü olduk.

Bizim yaptığımız meslek tatlıcılık.

Biliyorsunuz kaliteli bir tatlı yerseniz, saate bakın 1 saat sonra beyindeki seretorin seviyesi yükselir, mutluluk verme özelliği vardır. Yeter ki kaliteli olsun.

Her şeyin azı karar, ortası yarar , çoğu zarar.

Her şeyi kararında yiyeceğiz.


BŞ:
Ben sizinle konuşmaya girmişken masanın üzerinden burnuma bir koku gelmeye başladı.

Bu nasıl bir koku dedim. Böyle bir koku başka bir yerde olmaz, başka bir yerde hissedilmez.

Gayri ihtiyari insan sizin bu baklavaları alıp, yemeden koklamak.

Seyircilerimiz bu kokuyu alamıyorlar, inşallah ileride teknoloji gelişir, televizyonlardan koku gönderme imkanımız olur evlere ama.


NG:
Mis gibi tereyağının, cevizin, fıstığın, cevizin kokusu geliyor.


BŞ:
Koklamak


NG:
Koklamak yemenin yarısıdır.

Allah burunu niye vermiş?

Yemeden önce koklayın.

Bütün gıdalar için geçerli.

Talebeler, gençler bilhassa son zamanlarda ders çalışıyorlar, işimiz acele diyorlar, ekmek arası bir şeyler alıyorlar, aceleye getiriyorlar.

Kesinlikle, sağlıklı bir yaşam hastalıktan korunmanın anahtarıdır.

BŞ:
Tereyağı kokuyor biraz.

NG:
Köylüden alıyoruz. Köylü demek, yayla demek, yayla demek naturel demek.

BŞ:
Alırken köylü ile pazarlık ediyor musunuz?

NG:
Yok.

BŞ:
Köylü ile pazarlık olmaz.

Aklınızda olsun yalnız köylü ile değil, baklavacıyla, kebapçı ile, oduncu ile pazarlık yapmayın derler.

Çünkü hilesi çoktu bu mesleklerin.

Bizde Selamün Aleykum , Aleyküm Selam diye gideriz "Bize yağ ver" deriz.

Parayı da peşin veririz. Bankacılar bizi pek sevmez.

Köylüye peşin veririz parasını. Köylü aldığı zaman parasını ne yapar?

Selamün Aleyküm, Aleyküm Selam diyoruz ya, uzun yıllardır alışveriş yaptığımız için karşılıklı dürüstlük bozulmaz.

Adam gibi yağ verir sana.

Çünkü bilir ki bir sene sonra bana bu kişi gelecek ve nakit parasını verecek. Hem ticarette ürünü alırken kazanacaksınız.

BŞ:
Alırken kalite kontrolünü siz mi yapıyorsunuz?

NG:
İki türlü meslekte başarı vardır.

1- Alaylı 2-Mektepli

Alaylı nedir?

Dedemizden gelen bildiğimiz bir şey vardır.

" Benim yarim uzaktan gelişinden bellidir" derler ya, fıstığın kokusu yeşili, yağın rengi kokusundan anlarız zaten.

Ama ne yapıyoruz?

Doktor odası laboratuar, gıda mühendisi, ziraat mühendisi aldık bilim ile birleştiriyoruz,.

Köylü hata yapabilir, mikroplanabilir, testten geçiriyoruz.

BŞ:
Ben bu kadar güzel tatlıları görünce aklıma şeker hastaları geldi.

"Eyvah, onlar bunu yiyemeyecekler.

Sadece koklasınlar mı?" dedim, ama masanın üzerine Diabak diye bir şey gördüm ne demek?

NG:
Diabetin Dia'sı. Bir ürünü yaparken markasını tescilleyeceksiniz, formülünü, patentini alacaksınız ya,

BŞ:
Bunu şeker hastaları yiyecek.

NG:
En ağır şeker hastaları yiyor. Ama tescilli ve patentli olacak. Diabetin Dia'sı, baklavanın bak'ı.

BŞ:
Ama bir seferde 1 kilo yemeyecek.

NG:
3 dilimi geçmemek şartı ile.

Günde 3 dilim.

Bunu koyun buzdolabının sebze kısmına 1 ay bozulmaz.

Zaten zeytinyağıdır, Stevya diye bir tatlandırıcı ile tatlandırıyoruz,

BŞ:
Sağlığa zararı yok mu?

NG:
Zaten bir şey yaparken dedim ya hammaddeniz önce kaliteli olacak, ama bilim ile birleştireceksiniz.

Ne yapıyorum ben?

Buyurun, bunun içinde çalışma yaptığım tıp fakültelerinin, diabet hastanelerinin, hepsinin yasal bilgileri, açıklamaları var. İsmi de Diabak Karaköy Güllüoğlu'na aittir yazıyor.

BŞ:
O yetmemiş bir de hurmabak var. Baklavanın bak'ından mı geliyor?

NG:
Baklavanın bak'ı.

BŞ:
Hurma zaten hurma, hurmanın baklavası mı oluyor?

NG:
Burada hurmanın suyunu koyduk.

BŞ:
Peki pekmezbak var mı?

NG:
Pekmez fırından çıktıktan sonra biraz boğaz yaktı, ondan vazgeçtik.

Ama hurmanın suyuna elma kabuğu ile portakal kabuğu, tarçın, karanfil koyunca hurmanın ağırlığını aldık.

Rafine şerbet yemek istemeyenler için.

Bakın şeker hastaları ayrı, "Ben rafine şeker yemek istemiyorum" diyor.

Hurmanın suyunu baklavanın şerbeti diye verdik.

Hayatta ne iş yaparsanız yapın farklılık.

Herkesten farklı olursanız müşteri zaten sizi arar bulur.

BŞ:
Nadir Bey, bu farklılığı iyi anlamda söylüyorsunuz değil mi?

NG:
Yemediğini yedirmemek.

Önce yaptığınız işe kendiniz inanacaksınız.

Yüreğinizi ruhunuzu koyacaksınız.

BŞ:
Yemediğin şeyi yedirme. Yapmadığın şeyi yaptırma.

NG:
Gazlı içecek dahi satmıyorum.

Su berekettir diye para almıyorum.

Bu dedemizden gelen bir eldir.

BŞ:
Karaköy'deki satış mağazasında su bedava.

NG:
Ücretsizdir.

BŞ:
3-5 damacana alıp gidemezler ama.

NG:
Tabi canım. Steril olmuş su.

Damacana sulardan daha kaliteli, ziraat mühendisimiz özel bir arıtma sistemi kurdu, sebildir.

Müşteri 10-30-20 Lira para verir canı sıkılmaz, ama o suya vereceği 1 lira için o parada gözü kalır.

Onun için biz dedemizden el alırken dediler ki bize "Oğlum, müşterinin gözü kalmasın"

Onun için ne yaparsak yapalım, kendimiz inanalım, yaptığımız işte helallik alalım. Biz buna inandık.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi 3 yap, 3 yapma.

Nadir Bey, ben size diyeceğim ki gençler için "Muhakkak gençler bu üç şeyi yapın" diye onlara öğüt vermenizi isteyeceğim.

Gençler yapın. Ne dersiniz?

NG:
Önce sıhhatinize önem verin. Benim mesleğim gıda olduğu için her şey yemeyin.

Bilinçli yiyeceklerin seçimi sağlıklı yaşamın anahtarı dedik ya, kalitenin önceden ödenmiş bir bedeli vardır, kalitesizliğin daha sonra ödenen çok büyük bedeli vardır.

Önce gıdanıza dikkat edin.

Yaşamınıza dikkat edin.

Giyiminize dikkat edin.

BŞ:
Yaşam dediğiniz kimlerle konuşuyorsunuz?

Kimlerle arkadaşlık yapıyorsunuz? Yaşam içindeki her şey.

NG:
İki türlü insan vardır.

Önemli insan, değerli insan.

Değerli insanlarla ilişki kursunlar.

Zaten üniversite de okuyan arkadaşlarımız 300- 500 kişi bir arada okuyorlar ya, zaten orada arkadaşlıklar başlamıştır.

BŞ:
Ben buradan şöyle anlıyorum; bazı önemli insanlar değerli olmayabilir. Koltuğu nedeni ile önemlidir.

Oturduğu koltuk onu değerli hale getirmiştir.

Ona verilen unvan onu bu hale getirmiştir. Ama değerli olmayabilir.

NG:
Zaten bu makamlarda oturanlara bakın, yıllarda geçse hatırlanıyor, anılıyor.

Bazıları koltuktan gittikten sonra kimse arayıp sormuyor.

Dedim ya konuştukları, gezdikleri yere dikkat etsinler,.

Şuanda arkadaşlıkları başlamıştır, sağında, solunda, okulunda, sınıfında okuyan arkadaşları görürler.

Bu ileride iş hayatında da lazım olacak.

Bir iş teklifi aldıklarında "Bu adam bana iş teklifi etti ama zaten kendisi bir işe yaramazdı."

En azından bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmazlar.

BŞ:
Üçüncü giyim kuşam dediniz.

NG:
Temizlik, bakım.

Bir iş aramak için ya da işe müracaat ettiklerinde ilk önce duruşuna bakarlar.

Kendisine hayrı olmayanın, başkasına hayrı olmaz derler.

Ben buna çok dikkat ederim.

BŞ:
Bunlar yap. Şimdi sakın bunları yapmayın gençler deyip. Sigara içmesinler, fazla alkol kullanmasınlar onlar tamam ama ondan başka.

NG:
Sözlerinin eri olsunlar.

Bu zamanda tüccar ruhu ve esnaf ruhu diye iki ruh oluştu.

Tüccar ruhu hep kasayı düşündü, parayı.

BŞ:
Tüccar ruhu, hep bana hep bana diyor.

NG:
Ama esnaf ruhunda ustalık ve zanaatkarlık ön planda.

BŞ:
Bir sana, bir bana diyor.

NG:
O esnaf ruhunda olsunlar. Sözünün eri olsunlar.

BŞ:
Orada bir benzetme var.

Bir keser var, bir de testere.

Keser dermiş ki "Hep bana, hep bana" testere dermiş ki "Bir sana, bir bana" Yapmalardan bir tanesi yalan söylemeyin, sözünüzün eri olun.

NG:
Bir de aile yaşantılarına önem vermiyorlar.

Karşıdakileri insan yerine koymak, evlendiği zaman çocuğuna ve eşini ve yakınlarını ihmal etmeyecek. Bu çok önemli.

BŞ:
Sadece eş değil aile bütünlüğü.

Bir de çalıştırdığı kişileri, ustalarıma ben şunu diyorum "Yemediğini yedirmeyeceksin.

Bunu yapıyorsun, kendin için istemediğini başkası için istemeyeceksin.

Madem bunu müşteriye yapıyorsan sen kendin de yiyeceksin.

Nasılsa bu satılıyor deyip savsaklamayacaksın." Bunu yapmasınlar.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç keşke.

Nadir Bey, üç keşke şöyle.

Birinci keşkemiz dünya ile ilgili keşke diye başlayan nasıl bir cümle kurarsınız?

NG:
Keşke insanlar birbirini sevse, saysa.

Tüccar ruhuna girecek üç şey beni etkilemiştir.

Keşke bu savaşlar olmasa.

Silah sanayii satılsın diye savaşlar çıkarmasalar.

İki, eroin, esrar gibi çok çok karlı içecekler gençleri zehirlemese.

Esrar ve eroin ucuz bir şey olsa kimse uğraşmaz.

Karlı olduğu için ticaret oluyor.

Keşke bu GDO'lu ürünler tarım içine girip de keşke bizleri zehirlemese.

Şuanda dünyada bu üç şey çok kötü durumda.

Silah , eroin ve GDO'lu ürünler.

Bunlar çok para kazandıran üç şey.

BŞ:
Türkiye için keşke deseniz

NG:
Keşke Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet hep böyle saygılı bir şekilde, sevgili bir şekilde, insanlar birbirini severek devam etse.

Çünkü lider çok önemli.

Herkesin sevdiği, saydığı lider çok az geliyor.

Keşke Mustafa Kemal Atatürk daha uzun yaşasaydı da Türkiye'nin önünde çok daha güzel ışık, çok daha güzel bir otorite olsaydı diyorum.

BŞ:
Dünyada keşke söyledik, Türkiye'de keşke söyledik, Türkiye'den İstanbul'a inelim, oradan Karaköy'e gidelim, Karaköy Güllüoğlu baklavalarına girelim, orada Nadir Güllü'yü görelim, Nadir Güllü için keşke?

NG:
Nadir Güllü keşke bu kadar boğazını sevmeseydi. Çok seviyorum.

Yemediğimi yedirme prensibi ile biraz da işimi sevdiğim için, su böreği ve baklavayı çok seviyorum.

Keşke bunları bu kadar çok sevmesem de tadımlık yesem.

BŞ:
Çok mu seviyorsunuz?

NG:
Hem de nasıl. Ters çevirip manda kaymağına ve fıstığa batırınca.

BŞ:
Ters çevirmek ne demek?

NG:
Baklava yeme şekli var ya, birine öğretirken bir tane de ben yiyorum.

İşi sevmek güzeldir ama her şeyin bir kararında olması güzeldir.

BŞ:
Biz baklama yemek deyince alıp yiyoruz.

NG:
Baklava önce göze hitap eder altın sarısı, sonra koklarsın, üçüncüsü hış diye kulağına ses gelecek.

Tek tek açılıyor ya 1 dilim baklavada 40 kat yufka var. İncecik açılıyor.

Dördüncüsü ters çevirip tadı damağına gelecek.

Tadı damağında kalacak. 10 sefer çiğneyip nefes alacaksınız.

BŞ:
Ben yerken ters çevirmiyordum.

NG:
Isırdıktan sonra en az 5 sefer çiğneyip nefes alacaksınız. Fıstığın cevizin aromanın tadını hissedeceksiniz.

BŞ:
Yerken "Allah'ım sana şükürler olsun bunu bana yediriyorsun" diyeceğim.

NG:
"Yapan ustanın da eline sağlık" diyeceksiniz.

BŞ: "
Alanın Allah kesesine bereket versin" diyeceğim.

NG:
Beşinci de mide. Mide size iki saat sonra cevap verir.

Zaten kaliteli bir ürün yemişseniz mide de hiçbir ağırlık olmaz.

BŞ:
Bunu yedikten sonra başka hiçbir şey yememek lazım.

NG:
Ne diyorum? Önce suyla ağzını çalkalayacaksın, temizlenecek, yedikten sonra su içmeyeceksin.

Gençlere söylüyorum yaptığın işe inanıyorsan, seviyorsan benim yaptığım üründen sonra su içme ki lezzet gitmesin dersin.

BŞ:
Burada çok ilginç bir şey getirmişsiniz, kaşık.

NG:
Bu da mutfağa saygı.

Mutfak derneklerinde yöneticiyim ben.

Türk mutfağına saygı.

Yabancı yiyecekler var ya,kökü yabancıya dayanan, eğer biz mutfağımıza sahip çıkmazsak, baklavamıza, kebabımıza, Anadolu'nun o güzel yemeklerine, yöresel yemeklerine sahip çıkmazsak yabancı mutfaklar bizi gelip bitirecekler.

BŞ:
Bu size verilmiş. Üzerinde bir şey yazıyor.

NG:
Türkiye Mutfak Dostu Derneği . İşletmenin kuralı kardır.

Karsız işletme olmaz.

Gençlere söyleyeceğim şu; korkutacak kuvvetiniz, dağıtacak nimetiniz yoksa kimseden sadakat beklemeyin.

Yaptığın işte cabbar olacaksın.

Rakipler korkacak.

Ben aslan gibi iş yapıyorum diyeceksin.

Adam baktığı zaman helal olsun bu adama diyecek.

BŞ:
Korkutacak kuvvetiniz yoksa

NG:
Ve dağıtacak nimetiniz yoksa.

Nedir dağıtacak nimet?

Sen bir yere para kazandıramıyorsan, seni bir işletme bir yere baş getirmiş, yönetici yapmış, üretici yapmış.

BŞ:
Yoksa

NG:
Yoksa kimseden sadakat bekleme. Vermez kimse sana bir şey.

Onun için arkadaşlara diyorum ki yaptığınız işe yüreğinizi koyun.

BŞ:
Buradan şu da anlaşılıyor; birisi size sadakat göstersin istiyorsanız dağıtılacak nimetiniz olmalı.

Dağıtılacak nimetiniz yoksa o zaman da korkutacak gücünüz olmalı. Korku ile sadakat sağlanabilir.

NG:
Mesela benim fırıncım, fırıncım adam gibi pişirmedikten sonra ben fırıncıyı neden tutayım.

BŞ:
Peki hangisi daha iyi?

Korkuyla sadakat yaratmak mı daha iyi? Nimet vererek sadakat yaratmak mı daha iyi?

NG:
İkisi birlikte. Nedir?

Uyuşuk adamı kimse sevmez.

Karşı taraf güven vereceksin.

Tuttuğunu koparan tip olacaksın.

Müşteri geldiği zaman sana saygı duyacak, sana inanacak.

Pısırık adamı, uyuşuk adamı kimse sevmez.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum.

Bu size verilmiş olan çok kıymetli bir şey.

NG:
Ben aynı zamanda Fransa'da ve İtalya'da bazı derneklerde de üyelik yapıyorum.

Ben bu mesleği yapıyorsam, bu meslekten ekmek yiyorsam, bu meslekle ilgili ne yapacağım?

Arkadaşlarım mutlaka yaptığı işe saygı görüp, ekmek yediği işten daha nasıl güzel ekmek yerim ? aldatmadan, kimsenin yaptığı işte gözü kalmadan, ne yapabilirim? Diye araştırma yapacak.

BŞ:
Devamlı yenilik, devamlı yaratıcılık.

NG:
Benim dükkanıma günde 5-6-7 bin kişi geliyorsa bunun üçte biri yabancı.

Alman gelmiş, çıkarıp bunu veriyoruz, elini batırmadan yiyebiliyor. 120 ülke var.

BŞ:
Bu taraftan bakınca bizim Türk bayrakları çok hoşumuza gidiyor, arkayı döndürdüğünüz zaman hemen hemen her ülkeden bayrak var.

NG:
Elçiliklere gidiyor, resepsiyonlara gidiyor.

Mesela Alman müşteri geliyor, hemen bunları veriyoruz.

Alman Türk dostluğu yapıyoruz. Karaköy' de ki üretim yerime ziyaretçiler çeşit çeşit geliyor.

Yazarlar geliyor, yemek yazarları , aşçılar geliyor.

BŞ:
Bunlar farklılık değil mi?

NG:
Nadir Güllü ders verirse 50 Euro, ustam ders verirse 30 Euro alıyorlar.

Baklava nasıl yapılıyor seyrettiriyorum, beraber baklava yapıyoruz, yeme şeklini öğretiyorum.

BŞ:
Baklava nasıl yeniliri kaç Euro'ya öğretiyorsunuz?

NG:
Üretimdeki bütün aşamaları göstermek, onlara sofra açmak, ilgilenmek bilgi vermek.

Alman ise Alman bayrakları masaya konuluyor, Fransız ise Fransız bayrakları masaya konuluyor, giderken de Türkiye hakkında bilgi sahibi yapılıyor.

Bununla ilgili bir de kitap var, yabancı ülkede çıkan haberlerimiz. Konuşan değil, konuşulan kişi olmak.

BŞ:
İyi yönde konuşulan. Haberlerin hepsi iyi yönde olsun.

NG:
Allah razı olsun, yapan ustanın eline sağlık, bu dükkana gittim aldatmadılar.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi bir göster bin işit oyununu oynayacağız.

Ben size oyunlar oynatıyorum ama gençler oyunları seviyor.

Bizim oyunlarımız hep öğretici oyunlar olmak zorunda. Ben size bir obje getirdim, bu objemi bu kutumun içine koydum.

Bu objemi önce size göstereyim, bu objeye birkaç saniye bakın, ondan sonra gençlerin kulaklarına küpe olabilecek bu obje ile ilişkili bazı şeyler söyleyin istiyorum. Onlara bir mesaj verin.

Benim getirdiğim obje size, bu objeyi doktorlar kullanıyorlar, dize vuruyorlar ama dizin neresine vurmak önemli.

Her yere vurunca diz zıplamıyor.

Doktor bunu biliyor, öyle bir yere vuruyor ki zıplıyor diz.

Buna birkaç saniye bakıp bununla ilgili gençlere nasıl bir mesaj versek acaba?

NG:
Demin dedim ya her şey her yerde konuşulmaz, sırlı işleri bileceğiz, bazı ticari sırlarımızı, itikatımızı, yolumuzu, her şeyi her yerde konuşmayacağız.

Vuracağımız yeri, atacağımız adımı bileceğiz.

Nerede ne konuşacağımızı, nerede nasıl hareket edeceğimizi, maddi manevi durumumuzu her yerde açıklamamamız lazım.

Mesela 1 milyarınız var, bunun 950 lirası kimsenin görmediği bir cepte, 50 lirası herkesin baktığı bir cepte olacak. Bir yerde para çıkarttığınız zaman parası olan var, olmayan var.

BŞ:
Ağzınıza sağlık. Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru.

Soru yağmurumuz şöyle; ben size yağmur damlaları gibi kısa kısa sorular soracağım, sizde bana kısa kısa cevaplar verin.

Birinci damlam, patron olmanın zorlukları nedir?

NG:
Fedakarlık.

BŞ: E
n son yanaklarından öptüğünüz kişi?

NG:
Torunum.

BŞ:
İsmi?

NG:
Kerem.

BŞ:
Hiç aklımdan çıkmıyor ki. Aklınızdan çıkmayan şey nedir?

NG:
Babam ile küçüklükte geçirdiğim hatırlalar.

BŞ:
Babanızdan size kalan önemli bir şey.

NG:
Dürüstlük.

BŞ:
"Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım" derler. Sizce doğru mu bu?

NG:
Doğrudur. Çünkü gülen kişi kötü düşünmez. Tebessüm eden kişi kötü düşünmez.

BŞ:
Tatlı işinde haksız rekabet nasıl yapılır?

NG:
Burada sanatkarlık ile beraber kanatkarlığı da öğrendik biz.

Eğer satıcının karlılık oranında kendisini yetiştirememişse, çok kara hedefleniyorsa o zaman baklava yerine tatlı yapar, haksız rekabet olur.

Bu tepsi 1.5 kilo geliyor. Buna bir kepçe şerbet ver 3 kilo gelir.

Tatlısı bol bir ürünü 20 Liraya almak, normal bir ürünü 40 liraya almaktan daha pahalıdır.

BŞ:
En çok sevdiğiniz ses ne sesidir?

NG:
En klasik su sesi, para sesi, kadın sesi derler ama ben her zaman güzel bir bayanın güzel bir Türk Sanat Müziği söylemesini çok severim.

Hem sesi hem kendi de güzel olacak.

O sesi dinlerken de bunu söyleyen kişinin de güzelliği, huyu kendisi de beni etkiler.

BŞ:
En çok sizi kızdıran şey?

NG:
Gürültü. Hiç ummadığın yerde insanlar lüzumsuz yere gürültü yaparlar, bu beni kızdırır.

BŞ:
İş hayatında çok sık karşılaştığınız ahlak dışı davranış?

NG:
Çıkarcılık. Herkes doğru konuşmuyor.

BŞ:
Size karşı dürüst davranmayana ne yaparsınız?

NG:
Konuşmamaya çalışırım, uzak durmaya çalışırım.

BŞ:
Sizi en son kim kızdırmıştı?

NG:
Tabii ki aile işletmelerinde oluyor. Yakın akrabalara kızıp da onu içine atmak en büyük kızgınlık o oluyor.

BŞ:
Ayakta alkışlarım. Siz neyi ayakta alkışlarsınız?

NG:
Ben, vatanı milleti için güzel bir şey yapan şampiyonları her zaman alkışlarım.

BŞ:
Şampiyonları. Her konuda.

NG:
İyi konuşulan bir futbolcu, bir müzisyen, yazar, mutfak sanatçısı.

Kim Türkiye'nin ismini dünyada bir yerde güzel tanıtıyorsa, bayrağımızı dikiyorsa her zaman ayakta alkışlarım.

BŞ:
Hayatımın dönüm noktası. Nadir Güllü'nün hayatındaki dönüm noktası nedir?

NG:
Gençliğinde babamın anahtarı bana vermesi.

Kasanın anahtarını bana verdi. İnandı verdi. "Evlat, ben sana inanıyorum, beni mahcup etmeyeceksin" dedi ve bana verdi.

41 yıldır işimin başındayım. Şuan 58 yaşımdayım, 17 yaşımda verdi bana.

Şükürler olsun mahçup etmedim.

BŞ:
Bu hayattan ayrılırken geride ne bırakmak istersiniz?

NG:
Tabii ki "Bu adam iyi adamdı. Doğru adamdı" desinler yeter. Dedim ya konuşan değil konuşulan olmak gerekir.

BŞ:
Sevdikleriniz ile ne paylaşırsınız?

NG:
Yediklerimi. Ben yedirmeyi çok severim. Sofram her zaman açıktır.

BŞ:
Sizce hayat nedir?

NG:
Hayat, güzelliktir, sağlıktır, mutluluktur.

BŞ:
Çok teşekkür ederim. Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi siz olsaydınız ne yapardınız?

Ben size etik bir vaka hazırladım. Bu hayali bir vaka.

O vakayı müsaade ederseniz size okumak istiyorum, ondan sonra size soracağım "Bu durumda siz olsaydınız, bu durumda siz ne yapardınız?"

Hazırladığım hayali bir etik vaka şöyle:

Selim Bey, bir bankanın genel müdürüdür.

Bankanın sahibi genel müdür Selim Bey'e her yıl bir ikramiye, vermek için söz vermiştir.

O yıl da bitmiştir. Banka başarılı olmuştur.

Genel müdür Selim Bey ikramiye alacağım diye beklemektedir. 1 ay geçer, 3 ay geçer hala ikramiyesini alamaz.

Patrona da soramaz bunu.

Günün birinde patron Selim Bey'in odasına gelir, der ki:

"Selim Bey, kusura bakma sana bu yıl ki ikramiyeni veremedim, geciktim, nakit sıkıntım var. Bir şey önermek istiyorum sana" der.

Selim Bey, dört göz ile bakar :

"Ne önereceksiniz efendim?" der.

"Ben duydum ki senin Silivri'de bir arsan varmış."

"Evet, var efendim" der.

"Sen arsanı bankaya sat. Fiyatını da biraz yüksek sat. 1 Lira ise 10 Liraya sat. Satma yetkisi de sende nasıl olsa genel müdür olarak. Bu satış nedeni ile de bu yıl ki ikramiyeni benden almış kabul et" der.

Selim Bey, şaşırır ve birden düşünmeye başlar. Bu teklimi kabul etsem mi? Yoksa etmesem mi? Diye.

Sayın Nadir Güllü, banka genel müdürü Selim Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?


NG:
Kabul etmezdim.

Neden kabul etmezdim?

Çünkü arsa fiyatını bankaya 10 katı fazlası diyor.

Ben olsam o genel müdürün yerinde oradan ayrılırım.

Böyle zihniyetli patron, bana bugün bunu yapan yarın beni zor durumda bırakacak banka müşterilerine hareket yapar.

Böyle dürüst olan kişiler diğer banka patronları tarafından duyulup, daha iyi şartlarda transfer olabilir.

BŞ:
Çok doğru söylüyorsunuz.

Bu vakayı ben sizinle bu nedenle paylaştım, emindim böyle söyleyeceğinizden.

NG:
Bizde bile ustalar arasında bir adam alırken çok yer değiştirmişse ya da bir vukuatı var mı? Diye sorarız öyle alırız.

Bizde dürüstlük her işten geçerlidir.

Demin tüccar ruhlu, esnaf ruhlu dediğimiz oydu.

Geçici bir süre için kar gibi gözükse bile ileri derecede zarar demektir o.

Manen de çöküş, madden de çöküş.

BŞ:
Sizin geçmişinizde muhakkak hatıralar var, anılar var.

Aklınıza gelen birini bizimle paylaşır mısınız?

NG:
Benim bir Nadir Güllü anayasam var.

Onu söyleyeyim ilk önce.

Rahmetli babam ile konuşurken "Nadir oğlum, kaç olsu S" derdi. 10 S, bir G ya. Şimdi 12'ye çıkarttım. "Beş oldu baba" derdim. "Aferin oğlum" derdi. 25 yaşındayım.

- Mesleğime saygı duymak. Hep saygı duydum.

- Sevdim. Yaşamak sevgi ile başlar. Sevgiyle yoğrulmayan hamurdan iyi baklava olmaz. Benim ustalarım Pazar günü çalışır. Pazar günü çalışan hanımı ile tartışır. Ben Pazar günü çalışanların hanımlarına tencere, tava, çocuk bezi yollarım.

- Sorumluluk. Yemediğini yedirmemek.

- Sadakat. Kimsenin yaptığı işte gözün olmayacak.

- Samimiyet. Demin üç türlü bakışı söyledim.

- Sözünün eri olmak. Tutamayacağız sözü vermemek.

- Hem müşteriyi koruduğun gibi sana ürün satanı da koruyacaksın. Fıstıkçını, yağcını, şekercini sık sık değiştirmeyeceksin. O da sana inanacak. Araştırmacı olacaksın ama adamını üç kuruşa satmayacaksın.

Bununla ilgili çok örnekler var. 1980 harekatında şeker yoktu o zaman, herkes peşin paraya şeker alamadı.

Ben Selamün Aleyküum, Aleyküm Selam ile şeker aldım. Neden? 30 yıldır oradan şeker alamıyorum. Kimsenin alamadığı şekeri ben vadeli aldım. Çünkü inanıyordu bana.

- Süreklilik. Bir işi sürekli güzel yapmak. Taşı delen suyun güzü değil, damlanın sürekliliğidir sözü oydu.

- Sebat etmek. Sabretmek.

- Savaşmak.

- Sahiplenmek.

- Sistemini kurmak.

- G'de gülümsemek.

BŞ:
O sizde hep var ama.

NG:
Gülümsemeyen esnaflık yapmasın. Para veren kişi karşıdan bir gülümseme bekler.

BŞ:
12 S ve 1 g. Son G'de gülümseyelim diye.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Nadir Güllü ile birlikteyiz .

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim.

O kelimenin size ilk hatırlattığı cümleyi bizimle paylaşmanızı isteyeceğim.

Sayın Nadir Güllü, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

NG:
Hazırım.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle.

NG:
Samimiyet.

BŞ:
Kelime saygı cümle.

NG:
Sevgi.

BŞ:
Kelime aşk cümle.

NG:
Nefretin karşılığı.

BŞ:
Kelime zenginlik cümle.

NG:
Yoksulluk.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

NG:
Mutluluk, işini güzel yapmak. İşimi güzel yaparsam mutlu oluyorum ben.

BŞ:
Kelime itibar cümle.

NG:
İtibar, saygı.

BŞ:
Nadir Güllü, itibarlı bir kişidir.

NG:
Ona ben değil başkası karar verecek.

BŞ:
Ben söyledim. Kelime kitap cümle.

NG:
Okumak.

BŞ:
Kelime eğitim cümle.

NG:
Kendini geliştirmek.

BŞ:
Kelime ölüm. Allah geçinden versin, hepimizin başına gelecek.

NG:
Sağlık.

BŞ:
Kelime Atatürk cümle.

NG:
Liderlik.

BŞ:
Kelime tatlı cümle.

NG:
Gülümseme.

BŞ:
Kelime Karaköy Güllüoğlu Baklava cümle.

NG:
Tarih.

BŞ:
Kelime Nadir Güllü cümle.

NG:
İşini güzel yapmaya çalışan, herkesle iyi geçinmeye çalışan, sofrasını paylaşan, kimsenin kırılmasını istemeyen, bir usta, sanatkar.

Herkes patron olur ama herkes usta olamaz diyen bir düşünce.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum.

Ağzınıza sağlık. Bizlerle tecrübelerinizi paylaştınız. Eksik olmayın.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum sayın Nadir Güllüydü.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org