Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Rıza Kutlu Işık Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

100 Milyon Dolar Borç Ödedik
06.12.2012
Okunma Sayısı : 4557
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

100 Milyon Dolar Borç Ödedik
Rıza Kutlu Işık


Sabah gazetesi eki İş'te İnsan ekinde yayınlanan bir şöyleşimi sizlerle paylaşıyorum...



2001 krizinin mağdurlarından Işıklar Holding'in zor günleri geride kaldı. Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Kutlu Işık, sahalara tekrar dönmenin yorgun mutluluğunu yaşıyor

Dipten çıkış tamam ama evler kira, akrabalar küs


Oturdukları evler, şirketin gayrimenkulleri satıldı…

Şirkette çalışan akrabalarla vedalaşıldı, borçlar yeniden yapılandırıldı, kollar sıvanıp işe girişildi…

Sonuçta 2001 krizinin mağdurlarından Işıklar Holding'in zor günleri geride kaldı.

Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Kutlu Işık, sahalara tekrar dönmenin yorgun mutluluğunu yaşıyor 

2001 krizinde pek çok banka, holding ve irili ufaklı şirket tarihin sayfalarına gömülürken bir kısım işletme de büyük yaralar aldı.

Bu krize yüksek borç miktarıyla yakalananların birçoğunun bugün ismini bile hatırlamıyoruz.

Diğerlerinin imdadına, borçları yapılandırmak üzere devreye giren İstanbul Yaklaşımı yetişmişti. Türkiye'nin en büyük çimento torbası ve tuğla üreticilerinden Işıklar Holding de bu sürecin ilk 'müşteri'lerinden olmuştu.

1990'lı yılların sonuna doğru hızlı bir büyüme süreci içine giren, yurtiçi ve yurtdışında yaptığı dev yatırımlarla dikkat çeken Işıklar Holding, krize yatırımlardan kaynaklanan borç yüküyle yakalanınca, vadesinden önce tahsilat telaşına giren bankaların kıskacında kalmıştı.

Holding, İstanbul Yaklaşımı aracılığıyla rahat bir nefes aldı.

Sonrasında yabancı bir fonla ortaklık ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile devam eden borçlardan arınma süreci vs. derken Işıklar bugün, yoluna güçlü adımlarla devam ediyor.

Bu inişli – çıkışlı hikayenin baş kahramanı ise 46 yaşındaki Rıza Kutlu Işık…

Işık, ağzında gümüş kaşıkla doğan şanslı insanlardan.

Ancak 2001 yılından beri bu kaşığı düşürmemek için hayli çaba sarf etti. Işık, kendisini oldukça yorgun ama huzurlu hissediyor zira en fazla 5 - 10 yılda eski parlak günlere döneceklerini düşünüyor.

Yönetim merkezlerini, Ulus'taki ihtişamlı binalarından Kavacık'taki bir iş hanının bir katına taşınmış olmaları bile insana "nereden nereye" dedirtiyor.

Ancak Işık kafasını bu tip detaylara hiç takmıyor, zihnini meşgul eden tek şey, bu süreçte dökülen saçları…

Sizinle son görüşmemiz, holdingin en parlak döneminde yani 90'ların sonunda yurtdışında hızla büyüdüğünüz zamanlardaydı… 2001 krizi sizi neredeyse yıkıyordu, yaralarınızı ne oranda sarabildiniz?



Anayasa kitapçığı fırlatmayla başlayan bu süreçle faizler aniden yükseldi ve peşinden gelen devalüasyonla çalıştığımız bankaların bir kısmı TMSF'ye devroldu, bir kısmı da tasfiyeye edildi.

Bu süreçte bankalar ayakta kalmak için fahiş faizler uyguladı, grubun borcu birdenbire katlandı. 50 milyon dolar yurtiçinde, 50 milyon dolar yurtdışında (Bulgaristan ve Mısır yatırımları kaynaklı) olmak üzere toplam 100 milyon dolar borcumuz vardı.

Türkiye'deki 50 milyon dolarlık borcumuz bir anda faiz ve temerrütlerle 150 milyona çıktı.

İşte biz o noktada üstümüze gelen bankalara ödeme yapmaya başlayınca işletme sermayemiz bitti.

Daha sonra da bankalarla oturup bu borcu yapılandıralım dedik.

İstanbul Yaklaşımı'nı kastediyorsunuz herhalde?

İstanbul Yaklaşımı'na hem ilk giren hem de ilk çıkan şirket biz olduk.

Çünkü bu süreçte çok borç ödedik.

Grubun ciddi gayrimenkul varlığını -yurtdışındaki şirketlerimiz ve oturduğumuz evler dahil- operasyonel faaliyetlere katkıda bulunmayan tüm varlıklarımızı satarak borcumuzu 200'den, 100 milyon dolara indirdik.

Kalan borcu da sekiz yıla yapılandırdık…
 

100 milyon dolarlık borç ödemek için epey bir mal satmış olmalısınız?


Eee tabii… Ulus'taki iki bina (Azeri kökenli Türk işadamı Mubariz Mansimov'a satıldı), Ankara İncek'te 20 villa, içinde oturduğumuz Reşat Paşa Konağı gibi gayrimenkulleri elden çıkardık.

Bunların neticesinde borcumuzu yarı yarıya azalttık, birkaç yıl İstanbul Yaklaşımı içinde patinaj yaptık.

Çünkü bu, çözüm üretmekten çok, zaman kazandıran bir yaklaşımdı.

O süre içinde hem şirketleri tekrar faal hale getirdik hem de birtakım imkanlar gelişti.

Mesela borçlarımızın bir kısmı, TMSF'ye devroldu ve yüzde 50 ıskonto kampanyası başlatıldı.

Bizde bunu ödemek için para yoktu...



Ne yaptınız?

Borcumuzun yarısını ödemek için Hong Kong merkezli ADM diye bir fon bulduk.

Bunların özelliği, sorunlu şirketlere ortak olup borçlarını azaltmaktı.

Daha sonra şirketleri derleyip toparlayıp halka açıyor ya da satıyorlardı.

Onlar grubun bütün borçlarını bankalardan ıskontoyla devraldı.

Bu yüzde 45 civarında bir indirime tekabül etti.

Bunun karşılığında ADM bize yüzde 20 civarında hisseyle ortak oldu.

Şu anda halen yönetim kurulumuzda bir üyeleri var.

Şimdi borcunuz kalmadı mı yani?


Bankalara olan borcumuz bitti.

ADM'ye olan borcumuz da 30 milyon dolara indi. 2006'dan beri banka borcu olmayan ama ortağına borçlu bir grubuz.

Ortağımıza olan borcu da erkenden ödüyoruz. 2011'in sonunda, geri kalanı ödeyeceğiz.

Sıkıntılı günlerinizde şu sıralar danışman olarak çalışan Hilmi Güvenal'ı yönetim kuruluna almıştınız. Bunun sebebi neydi?

Onu kriz döneminde aldık çünkü bu alanda ciddi tecrübesi vardı. "Damdan düşenin halinden, yine damdan düşen anlar" dedik.

Anladı mı peki?


Tabii, çok faydası oldu. Sonra birlikte bir danışmanlık şirketi kurduk.

Büyük hissedarı bizdik. Kendisi bizden ayrılırken hisselerimizi de devrettik.

Tüm bu yaşananlar cironuza nasıl yansıdı?



Cirolarımız 300 - 350'lerden, 50 milyon dolara kadar düştü. 2007'de tekrar 300 milyon doları yakaladık.

Ama global krizin etkisiyle son iki yıldır 200 milyon dolar civarında seyrediyor.

Çünkü özellikle iş makinesi satışlarımızda ciddi düşüş oldu. Türkiye'ye giren 10 iş makinesinin üçünü biz satıyorduk.

Amiral, iş makinesi satışı mı?


2007'de iş makinesiydi, şu anda grubun en yüksek potansiyelli şirketi Işıklar Ambalaj.

Bu şirketi, bir nevi yatırım holdinge dönüştürüyoruz.

Bir de inşaat şirketiniz var…


İnşaat şirketimiz Özışık, yol ve baraj inşaatı yapıyor. 200 milyon dolara Muş'taki Alpaslan 1 Barajı'nı bitirdik.

Seneye 500 milyon dolarlık Alpaslan 2'nin inşaatına başlayacağız.

Burada altı ortaklı bir konsorsiyumuz ve bunun yüzde 26'sı bize ait.

Bartın'da bir alışveriş merkezi yatırımı yapacaksınız galiba?


Bartın'da yüksek bir potansiyel var. 250 bin nüfuslu bir il, üniversitesi var, turistik merkezleri var ama alışveriş merkezi yok.

Hem orası memleketimiz olduğu için de yatırım yapmak istiyoruz, beş – altı bin metrekare kiralanabilir alanı olacak.

Son yaşanan global kriz sizi ne oranda etkiledi?


Bize dokunmadı doğrusu çünkü çok hazırlıklıydık.

Krizin sinyallerini almıştık. Şirketlerimizde bir kanama olmaması için ciddi tedbirler aldık.

Potansiyel bir daralmaya karşı derledik, toparladık ve ufalttık.

Banka borcumuz da olmadığı için sıkıntımız olmadı.

Banka borcu kullanmıyor musunuz artık?


Yok kullanmıyoruz, tabii bankasız çalışmaya imkan yok.

Teminat mektubu, akreditif gibi enstrümanlar yüzünden bankalarla ilişkimiz oluyor ama yatırımlarımızı öz sermaye ile yapıyoruz.

"Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" derler…


Öyle oluyor, ağırlıklı olarak öz sermaye ile yatırım yapıyoruz.

Bu, kredi almıyoruz anlamına gelmiyor. Alpaslan 2 yatırımı mesela, kredi ile yapılıyor.

Bankalar, TMSF, borçlar, elden çıkarılan gayrimenkuller, şirketler derken toparlanmanız zor oldu mu?


Kolay bir dönem değildi açıkçası…

İşi büyütmek ne kadar zevkli ise krizle ve küçülme ile uğraşmak o kadar zevksiz.

Çünkü biz ciddi anlamda çalışan kadromuzu daralttık, o da tatsız bir durum oldu.

Şimdi kaç çalışanınız var?



Yurtiçi ve yurtdışı beş bin çalışanımız vardı; bu sayı bin 400 kişiye indi. Kolay değil tabii.

Özellikle uzun süredir birlikte olduğunuz üst yöneticiler, emekli olmuş halen şirketten maaş alan yönetim kurulu üyeleri, akrabalar vb.

Ama başka çare yoktu.

Geri kalanların selameti için şirketin sırtında taşıdığı yükleri azaltmaya mecburduk.

Kolay bir dönem değildi ama iş hayatında her şey oluyor.

Galiba burada önemli olan kaldığınız yerden başlama cesaretini bulmak…


Açıkçacı pek bir alternatifimiz yoktu.

Şirketlerimiz bir yol kazası sonucu borç yükünün altına girmişti.

Borcun hepsinde bizim şahsi kefaletlerimiz vardı.

Mecburduk çalışıp bitirmeye. Yoksa çocuklarımız zor durumda kalırdı.

Ayrıca 10 bin kişinin sorumluluğu vardı sırtımızda. 


 
İyi günlerinizde yurtdışından bayağı umutluydunuz? Büyük hayalleriniz vardı. Şimdi o hayallerin neresindesiniz?


Evet özellikle Bulgaristan'daki çok güzel bir fabrikaydı.

Özelleştirmeden almıştık.

Torba fabrikalarımızın tükettiği kağıt üretiliyordu, maliyetler de çok iyiydi.

50 milyon dolarlık EBİTDA (Faiz ve vergi öncesi kar) yaratacak bir iş elimizden kaydı, gitti.

Bir daha o boyuta gelemeyiz torba işinde. Şimdi faaliyetlerimiz Türkiye ile sınırlı, yüzde 20 civarında ihracatımız var.

Geriye dönüp baktığınızda neye "keşke" diyorsunuz?


Biz Işıklar Ambalaj'da ikincil arz yapmayı planlıyorduk.

Bunu yapabilseydik grup krize borçla değil, net nakit sahibi olarak girecekti.

Onu yapmakta üç ay kadar geç kaldık.

Bu, hep tatsız bir durum olarak kaldı. Bunu yapsaydık bugün 500 - 600 milyon dolar boyutuna getirirdik ciromuzu.

"Yatırımlarınızı öz sermayeyle yapın!"

Son tahlilde tüm yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?


Şu anda borçsuz, harçsız ve elinde büyük şirketler kalan bir grubuz.

Cironun büyüklüğü bizim için önemli değil.

Türkiye düzelirse tekrar iki yıl içinde ciro 400 milyon dolarlara çıkar.

Bu süreçte hayli yıprandınız ama…


Şüphesiz, kafamda saç kalmadı mesela.

Bundan sonrası için "asla yapmayacağım" dediğiniz şeyler var mı?


Türkiye gibi gelişen pazarlarda ağırlıklı olarak öz sermaye ile yatırım yapmak lazımmış, bunu iyi anladım.

Yatırımların en az yüzde 80'i böyle yapılmalı.

Ciddi nakit pozisyonu ile çalışmak şart.

Geriye dönüp baktığınızda "Hey gidi günler!" diyor musunuz peki?


Daha 46 yaşındayım.

Biz artık bir düzelme ve büyüme sürecindeyiz, organik olarak büyürüz.

Çünkü potansiyelimiz var ve 5 - 10 yılda eski boyutumuzu kat be kat geçeriz.

Yaşadığınız ekonomik sıkıntıdan dolayı yanınızdan uzaklaşan dostlar oldu mu?


Akrabalardan ve eş-dost arasından yolumuzu ayırdıklarımızla pek de iyi ayrılmadık.

Halen görüşmüyoruz, konuşmuyoruz.

Akrabalarla sıkıntılar oluyor.

Aile ferdi ile çalışmak zararlı bir şey mi?


Muhakkak faydalı olanı da vardır ama bize denk gelmedi.

Çok ciddi bir kurumsal yapımız var.

Bu, işin devamlılığı açısından önemli.

Şirket büyürken ekstra bir kadro ve eski tüfekleri elde bulundurmak faydalı bile olabiliyor.

Krizde ise durum çok farklı oluyor.

O insanlarla mecburen yollarımızı ayırdık.

Yaşadıklarını kitaplaştırıyor

• 1990 yılında babasının vefatından sonra 27 yaşında yönetim kurulu başkanlığı koltuğuna oturan Rıza Kutlu Işık, lise son sınıfta eğitiminin geri kalanını tamamlamak için Amerika'ya gitmiş.



• Rochester Üniversitesi'nde ekonomi eğitimi alan Işık, bir süre sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne geçmiş. Türkiye'ye döner dönmez holdingin yönetim kuruluna girmiş.



• "İlkokuldan itibaren yaz tatillerinde fabrikada tuğla yüklerdik" diyen Işık, çalışma hayatıyla çok erken tanışmanın bir avantaj olduğunu düşünüyor.



• Kriz sürecinde oturdukları evleri satan Rıza Kutlu Işık ve kardeşi Uğur Işık halen kirada oturuyor. "İki kardeş de kiradayız ama memnunuz. Ev, mal - mülk gibi konular bizim için mühim değil, önemli olan işlerin devamı ve düzelmesi" diyor.



• Bütün yaşadıklarını bir kitaplaştırmak için çalışmalara başlamış, önümüzdeki yıl yazılarını toparlamayı planlıyor.



• İş stresini karate yaparak atan Işık, bu hobisinde hayli ilerlemiş. İkinci dan kara kuşak seviyesine geçen Işık aynı zamanda C kategorisinde uluslararası hakem.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org