Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Derya Gürerk Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver ile Kadir Has Cibali'de Etik Sohbet
18.02.2013
Okunma Sayısı : 3933
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver ile Kadir Has Cibali'de Etik Sohbet
Derya Gürerk

.
.

Kadir Has Üniversitesi Cibali yerleşkesinde Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER Kurucu Genel Başkanı, Türk bankacılığına bir çok genç bankacı yetiştirmiş, bankacıların üstadı Bülent Şenver ile "Etik Sohbet" yaptık. Sizlerle paylaşıyorum...

.
.

EDMER Etik Sohbetleri – Derya Gürerk - Kadir Has Üniversitesi Cibali

.
.

izlemek için

.
.

dinlemek için

.
.


Derya Gürerek, Bülent Şenver

.
.

Bülent Şenver ile Kadir Has Cibali'de Etik Sohbet

EDMER Etik Sohbetleri – Derya Gürerk - Kadir Has Üniversitesi Cibali
Deşifresi

Derya Gürerek (DG)
Bülent Şenver (BŞ)

BŞ:
Etik Değerler Merkezi Derneği'nin Etik Sohbetine hoşgeldiniz. Etik sohbetimizde konuğumuz Türkiye Finans'ın genel müdürü Sayın Derya Gürerk. Hoşgeldiniz Derya Bey.

DG:Teşekkür ederim. Sağolun Hocam.

BŞ: Bankacı olmak ayrı bir sorumluluk. Sizi burada bulmuşken konumuz etik, etik ile ilişkili muhakkak bankacılık etiği ile bir şekilde birleştirerek, gençlerimizin de bu konudaki bazı sorularına cevaplar bularak bu birlikteliği hoş bir birliktelik haline getirelim.

Önce ben şunu sormak istiyorum; ben birilerine etik dediğim zaman önce bir bakıyorlar, tebessüm ediyorlar, "Etik mi? Patik mi? Diyorlar. Birazcıkta kızıyorum, "Niye anlamıyorsun etik nedir diye ?"

Ama Etik Değerler Merkezi Derneği olarak biz bir çalışma yaptık; Gençlerin Gözü ile Etik adıyla ve gençlerimize sorduk: "Etik nedir?" diye.

Altlarına bazı seçenekler koyduk etik ile ilgili işaretlesinler diye.

Seçeneklerden bir tanesi "Fikrim Yok" seçeneğiydi. Bu 18 yaş ile 24 yaş arasındaki gençlerimizle yapıldı. Ve fikrim yok'u işaretleyen her üç gençten bir tanesi . Fikri yokmuş. Bir de fikrim yok'un ötesinde yanlış fikirler ile ifade edenler ile birlikte topladığımızda yüzde 45 çıktı. Gençlerin yüzde 45'i ya fikrim yok diyor, ya tam doğru bir fikri yok.

O nedenle şunu sorarak başlamak istiyorum. Size göre etik ne demek?

DG: Etik bence, benim tanımım şöyle; etik tabii ki ahlak demek, bunu biliyorsunuz,biliyoruz.

Ben bir adım geriye gidip oradan başlayım.

Bütün öğretilerin temelini biliyorsunuz güzel ahlak oluşturuyor.

Güzel ahlak deyince çok soyut bir anlam gibi kalıyor. Bence etik burada önemini çıkarıyor.

Etik bence güzel ahlakın nasıl uygulanacağını bize söyleyen bir kılavuz diye düşünüyorum. Bize güzel ahlakı görebilen hale getiren bir normlar silsilesi , standartlar manzumesi diye düşünüyorum.

Mekana ve zamana göre de değişikliklere neden olabiliyor.

Bankacılıkta farklı olabilir, başka şirketlerde farklı olabilir.

Ancak en çatıdaki bazı temel normlar var ki, o zaman değişmiyor.

Onları da zaten güzel halka diye isimlendirdiğimiz güzel davranışlar diye isimlendirdiğimiz davranışlar diye düşünüyorum.

BŞ: Etik ile ilgili güzel ahlak, iyi ahlak dediniz de, niye buna sahip olsun ki gençler?

Gençler buna sahip olduğu zaman bir menfaat gençlere, bir fayda gençlere gelecek mi?

Yoksa etik oldular diye arakalarından gülecekler mi? "İşini bilmiyor bu, kısa sürede köşeyi dönemedi, Hüseyin bak ne güzel de yaptı, iki ihale kaptı, oradan oraya geçti.

Tarabya'da bir villa aldı. Altında dört çeker var. Ötekisi hala zavallım etik, ahlak , dürüstlük, adalet diye diye bak nerelere kadar geldi. Neredeyse emekli olacak" mı diyorlar?

DG: Geçen gün böyle bir çalışma yaptık hocam.

Başarılı insanların yaptıkları şeyleri inceleyen. Fakat ilginç bir çalışma, her çalışma için de geçerli.

Başarılı insanların yaptığı şeyleri yaparak kimler başarısız oldu? Ona da bakmalıyız.

Başarısız insanların yaptığı şeyi yaparak kimler başarılı oldu? Bu ahlaka uymayan şeyleri.

Ben, dürüstlüğe, çalışmaya dayanmayan hiçbir şeyin uzun süreli olacağını düşünmüyorum. Çünkü her şeyden önce insan onu sahiplenemiyor.

Emek harcamadığı zaman, vakit harcamadığı zaman sahiplenemiyorsunuz.

O anlamda da emek vererek, zihnimizi yorarak, kendinizden bir şeyler katarak , yoldan çıkmadan yaptığınız kazanımlar çok daha değerli, çok daha tatmin edici ve kalıcı oluyor ve sizin damganızı taşıyor.

Gençler için belki bu kavram soyut gelebilir, Tabii ki önce barınmak, yemek içmek, sosyal ortamda kendinize yer edinmek, facebook sağolsun yardımcı oluyor bu konuda. Ama daha sonra başarmak ve eser bırakmak ihtiyacı geliyor.

Bunu tatmin etmek istiyorsunuz. Orada başarılı bir eser bırakmak ihtiyacında çok önemli şeyler olabiliyor. "Daha çabuk yoldan bunu yapabilir miyim?

Kimse görmeden şuaradan geçebilir miyim?" Yan yoldan gidebilir miyim?"

Yalnız şunu söyleyeyim; yoldan çıkmadan yaptığınız çalışmaların maliyeti çok büyük görünüyor, çok zaman gerekiyor gözüküyor ama inanın bana yoldan çıktığınızda karşılaşacağınız riskle ve cezayla karşılaştırdığınızda yanında hiçbir şey.

Biliyorsunuz Merkez Bankası Başkanımızın bir sözü var: "Riskten korunmak için yaptığımız bu çalışmaların maliyeti inanın, o riskin gerçekleşmesi durumunda yaşayacağımız maliyetten çok daha düşük" diyor.

O yüzden riske girmemek için sürekli kendinizi diken üzerinde tutuyoruz. Bilerek, isteyerek. Yoldan çıkmadan, aşırı riskler almadan, ahlakımızı bozmadan.

Örneğin bankacılıkta rekabet yasası çok önemli bir yasa. Ahlaki değerler adına Antitrust yasası.

Diğer taraftan zimmetinize para geçirmek. Ne kadar insan kendini kötü hissediyor değil mi? Ben bankadaki hesabınızı ben cebime indirsem, ruhunuz duymasa nasıl hissedersiniz kendinizi?

Aynı zamanda bir arkadaşınız bir ürün geliştirmiş, ben ona sahip çıksam yine kötü hissedersiniz kendinizi. Bunlardan ben daha fazla kazanım sağlarım.

Bu konuda sanıyorum ahkam kesebilecek kişilerin başında Bülent Hocamız gelir.

Çok uzun seneler mesleğimizin duayeni olarak yöneticilik yaptı.

Daha çabuk yükselmek isteyen, daha çabuk yan yollardan girişimde bulunan arkadaşların zaman içinde o yaptıklarının ayaklarına dolandığını ve daha sonrada sektörden dışlandığını biliyoruz.

Ben size bir örnek vereyim; Biliyorsunuz bankalarda kampanyalar oluyor.

Biz de o kampanyalarda daha iyi satış yapabilmek için çalışanlarımıza diyoruz ki: "Şu kadar kredi kartı satarsan sana şunu ödeyeceğiz, şu kadar ödül" şeklinde. Bir arkadaşımız gördük ki muhteşem satış yaptı.

Araştırdık, müşterilerin yerine kendisi imzalamış satış yaptım diye.

Burada hem bankayı kandırmış oldu. Benim için daha önemlisi ve daha kötüsü arkadaşlarını kandırmış oldu.

Arkadaşlarının hakkını gasp etmiş oldu.

Çünkü dürüst olarak çalışsaydı belki kazanırdı, belki kazanamazdı ama kendi başarısı olurdu.

Bu durumda sistemi aldattığı için şimdi o arkadaş artık bankacılık yapamayacak.
Şunu tekrar söylemek istiyorum; bu yolda yaptığınız uzun, meşakkatli çalışmaların maliyeti inanın bana güzel ahlaktan çıktığınızda karşılaşacağınız maliyetten çok daha ucuz, çok daha az. Buna yürekten inanmanızı isterim. Benim bu konuda söyleyeceğim daha da bir şey olmadığını düşünüyorum bu anlamda. Bu zaten yeteri kadar derin oldu herhalde.

BŞ: Bankacılık dediniz.

Ben de bankacılık ile ilgili bir anımı anlatayım. Eski yıllarda vadesiz mevduata biliyorsunuz yüzde 10 faiz verilirdi.

Geçen hafta hazine eski müsteşarı ile bir öğle yemeği yedik, anlatıyoruz birbirimize eski günlerden.

O da, bende bir şey anlatayım Bülent dedi. "Pardon faizi diye bir şey duydun mu?" "Bir daha tekrar edin, nedir?" dedim. "Pardon faizi " dedi. "Duymadım, ilk defa sizden duyuyorum" dedim. "Anlatayım o zaman" dedi .

"Yıllar önce , hani o bankaların mevduata yüzde 10 faiz verdikleri dönemde benim büyük bir bankada hesabım var , onlarla çalışıyorum yıl bitti, cüzdanımız var mevduat cüzdanı, işletmemiştim.

Hem gidelim işletelim, hem de arkadaşları görürüm diye genel müdürlüğü ziyarete gittim.

Beni genel müdür yardımcısı karşıladı, konuştuk, beni asansöre kadar geçirdi.

Geçirirken tam asansör geldi, kapı açıldı gideceğim, birden beni kolumdan geri çekti ve ismim ile ifade etti,

"Aşağıya inerken unutma pardon faizini al" dedi.

"Anlamadım, ne demek pardon faizi?" dedim.

"Al sen, sorma" dedi.

Asansörü kaçırmamak için girdim asansöre.

Hem iniyorum hem de düşünüyorum acaba nedir bu pardon faizi?

Aşağıda hemen merkez şubeye koştum, şube müdürüne 'Ben geldim' dedim.

O da beni davet etti odasına, çay içtik. Ben daha bir şey söylemeden sordu bana

"Pardon faizini almaya mı geldiniz?"

"Nereden bildiniz?"

"Burası genel müdürlüğün altındaki merkez şube.

Hatırlı müşterileri hemen bana gönderiyorlar.

Verin cüzdanınızı ben hemen yapayım" dedi.

Aldı cüzdanımı, iki dakika sonra geldi.

Merak ettim, aldım cüzdanımı baktım, en son satırda yeni bir satır yazılmış.

Hemen meblağ dikkatimi çekti.

O tarihlerde aldığım aylık maaşın yaklaşık yarısı kadar para hesabıma girmiş.

Bir baktım izahat de "Vadesiz mevduatın 1 yıllık % 10'dan faizi."

"Niye buna pardon faizi diyorsunuz?" dedim.

Şube müdürü:

"Bunu kendi aramızda bulduk, pardon faizi. Biz aslında bilgisayara bu yıl yeni bir program yazdırttık, hiç faiz vermesin ve hiç faiz tahakkuk ettirmesin diye vadesiz mevduat hesaplarına.

Bilgisayar hiç vadesiz mevduat hesaplarına faiz tahakkuk ettirmiyor.

Gelen bir müşteri olup da itiraz ederse, 'Hani benim 1 yıllık faizim ' diye farkına varır da itirazda bulunursa "Aaa işlememiş miyiz? Pardon, pardon unuttuk. Verin işleyelim" diyerek işleriz. Kaç kişide kaç kişi bunun farkına varacak, gelecek. Bu nedenle biz Trilyonlarca lira faiz gider tasarrufunda bulunacağız.

Ben "Tevfik Bey, sen ne yaptın?" dedim.

"Önce kapattım, cüzdanı koydum, öpüştük, ayrıldık. Ertesi gün ait olduğum şubeye gittim, cüzdanlarımı çıkardım, bankodaki kıza dedim ki:

"Kızım benim sizin bankadaki bütün hesaplarımı lütfen kapatır mısınız? Birden müdür geldi, odasına çağırdı, genel müdürlükten arkadaşım arıyor 'Ne olur yapma Tevfik Bey, niye kapatıyorsun?" dediler. Beni ikna edemediler, bütün hesaplarımı kapattım.

Bu bir tepki. Etik dışı davranan bir bankaya bir müşterinin göstermiş olduğu etik dışı bir tepki. Ben dedim ki "Tevfik Bey, nerede öyle müşteriler? Banka bir kişi kapatır, iki kişi kapatır, onun bile istatistikliğini yapmıştır. Kaçta kaç kişi görür, görenlerin yüzde kaçı bankaya gelir bu iş için. Gelenlerin kaçta kaçı banka hesabını iptal eder."

Ama bakın tepki verdiğiniz takdirde tepkiler ile bu toplum daha etik olacaktır. Etik dışı davranışlara tepki göstermek.

Bunu da sormak istiyorum size, Gençlerin Gözü ile Etik çalışmamızda bunu da sorduk. "Etik dışı davranışı toplumda gördüğünde tepki verir misiniz?" Tepki Verir misiniz?'e "Vermem" diyenler yaklaşık yüzde 54.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti ile tepki vermiyor.

Ya korkudan vermiyor, ya aile terbiyesi öyle yetiştirdi. "Sana mı kaldı.

Sanane. Aman bulaşma. Başına dert alma." Şöyle yetiştirilmişiz biz; etik dışı davranışı görmek, algılamak, itiraz etmek sanki ödüllendirilmek yerine cezalandırılacak bir davranışmış gibi gençlerimizi korkutmuşuz.

Ne diyorsunuz bu konuda?

DG: Bu konuda ben en güzel bankanın uygulamasıyla cevap verebilirim.

Biliyorsunuz bizde ıslık çalma tabiri ile adlandırılan bu tür davranışları gördüğünde bildirimde bulunan kişilerin haklarının korunması ile ilgili birtakım çalışmalar var.

Bankamızda etik kuralları politikamız var.

Bu kurallardan bir tanesi de budur.

Gördüğünüzü, bildiğinizi, duyduğunuzu raporlamasını istiyoruz çalışanlarımızın. Ve bunu birkaç koldan yapabiliyoruz.

Bunun için görevli birimlerimiz var. İnsan kaynaklarımız, mevzuat müdürlüğümüz, hukuk departmanımız bu kanallardan girebiliyorlar.

Çünkü yerine göre belki de bu departmanlardan biri ile de ilgili bir takım aksaklıklarda görülüyor olabilir.

O zaman başka kulvarlardan bildirimlerini yapabiliyorlar.

Bu kişilere kesinlikle bir koruma sağlıyoruz.

Bunlarda geliyor başımıza. Şuana kadar bunu çok güzel çalıştırdık, çalıştırıyoruz da.

O anlamda bundan çekinecek bir şey yok.

Çünkü inanın, bütüne olan zarara ortak oluyorsunuz onu bildirmeyerek. Bu ispiyonculuk, gammazlamak değil kendi hakkınızı korumak esasında.

Çünkü o kişilerin yanlış davranışlarından dolayı banka ceza görüyor, iş yeri ceza görüyor, bütün ceza görüyor.

O bütün içerisinde siz de olabiliyorsunuz veya size dokunabiliyor.

Buna inanmanızı tavsiye ederim, hiçbir şey yok olmuyor.

Eğer mani olmazsanız bir şekilde sizi gelip buluyor, sizi etkiliyor.

Ortak olmayabilirsiniz, suçlu olmayabilirsiniz ama zararlarından nasipleniyorsunuz, buna inanın.

O anlamda hiçbir şekilde korkmaya, çekinmeye gerek yok.

Eminim üniversitenizde de vardır bu tür uygulamalar.

Hayatta da böyle.

Bunu bildirmek vatandaşlık göreviniz.

Daha iyisi için ben hem buna inanan, hem de uygulayan birisiyim.

Uygulanmasını sağlamaya çalışan birisiyim.

O yüzden bizim de hassasiyetle üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi.

BŞ: Bankacılık sektöründe bankaların müşterilerine karşı etik dışı davranışları örnek olarak neler olabilir?

Bir banka müşterisine etik dışı davrandı diyebileceğimiz bazı önemli şeyler neler?

DB: Hemen akla gelen müşteri gizliliğini ihlal etmek. Facebook üyesi olanınız var, dayınızı yazdınız mı oraya?

Dayısı olan var mı?

Dayınızın soy ismini yazdınız mı?

Annenizin kızlık soyadı ile aynı. Ve hackerlere açıksınız.

Çok dikkat etmesi gerekiyor hepinizin her zaman.

Müşteri gizliliğini ihlal edecek hiçbir davranışa müsamaha göstermiyoruz.

Bu bankacılığın zaten olmazsa olmaz kuralı.

Hatta şuanda farkında mısınız? Türkiye'nin uğraştığı çok ciddi bir durum var.

Teröristlerin fonlanması işine engel olmayan ülkelere yaptırımlar ile ilgili bir konu. Türkiye'de bunu imzalamak üzere. Türkiye'ye imzalaması için süre verildi.

Bir de Amerika dışında bulunan Amerikalıların kazanımlarını Amerika'ya bildirilmesi ve vergilendirilmesi ile ilgili bir çalışma. Şuanda bütün dünya kaynıyor.

Çünkü Amerikalı bir müşterimin bilgisini Amerikalı otoriterlere vermek zorundayım .

Bunu da BDDK ve Bankalar Birliğimiz çalışıyorlar bir yöntem bulmaya. Bunu bile yaparken zorlanıyoruz , çünkü memleketimizin kuralları, her memlekette böyle, müşterinizin bilgisinin gizliliği kuralı. Bırakın bir başkasına vermeyi, o gelecek reklam spotu gönderecek , onun iyiliğini düşünmeyi bırakın, karşı tarafta devletler bile istediğinde veremiyorsunuz.

Bunu vermek için sizin devletinizin organlarının çalışması gerekiyor.

Müşteri gizliliği en hassas nokta. Bırakın başkasının bilmesini, eşinize, çocuğunuza dahi söyleyemiyoruz.

Eğer sizin rızanız dışında söylendiğini ispat ederseniz, direk ceza alıyorsunuz. "Ne var, çocuğu gelmiş soruyor babasının hesabında ne kadar parası var" Ya da babası gelmiş çocuğu ile ilgili soruyor; kötü niyetle bana bunu söylememeniz gerekir, bana niye bu tutarı söylediniz diye sizi şikayet ederlerse banka olarak ceza alıyorsunuz.

Diğer bir etik kuralımız müşteriler ile ilgili olarak adil hizmet.

Kimsenin yaşına, cinsine, rengine, tercihine bakmadan, ekonomik gelirine bakmadan, aynı hizmeti vermek durumundayız.

Aynı hizmet standardını sunmak durumundayız.

Tabii ki kattığınız değere bakarak, biraz da farklılaşıyor aldığınız hizmet.

Ancak standartta kimseyi yaşından, cinsinden, renginden dolayı servis vermemezlik, hizmet vermemezlik edemeyiz. Etmiyoruz da, etmemeliyiz de.

Diğerini biraz önce bahsetmiştim. Antitrust dediğimiz rekabet yasaları.

Biz, birkaç banka bir araya gelip "Bu kadir Has üniversitesi sen kaç vereceksin okul kredisine, bende ondan veriyorum . Biz anlaşalım. Sana gelecek, bana gelecek aynı fiyatı görünce bundan alacak zaten.

Biz kendimizle yarışa girip de kendimizi öldürmeyelim, bunları öldürelim.

Bunlar da gelsin aynı fiyattan alsınlar krediyi " diyemiyoruz, demiyoruz.

Dediğimiz zaman rekabet kurulu ciddi şekilde üzerimize geliyor ve bunlardan her şeyden önemlisi bizim kendi vizyonumuz ve misyonumuz ile yazdığımız bazı şeyler var.

Ben sizi oraya bağlamak istiyorum.

Bizim vizyonumuz şöyle diyor; "Türkiye'de tüm bireysel müşteriler ve şirket sahiplerine ilkeli finansman ve yatırım sağlayan öncü kaynak olmaktır." Ve misyonumuz da şöyle bitiriyoruz: "İtibarımızın sahip olduğumuz en kıymetli ve yeniden kazanılması en zor varlığımız olduğuna inanıyoruz."

Biz bunları yaparız. Acayip de para kazanırım. Kadir Has üniversitesinde 3-5 banka bir araya geliriz, bağlarız, sizden güzel paralar kazanırız, siz bunları duyarsınız.

Siz kaç kişiye konuşursunuz benimle ilgili negatif olarak ?

Bir düşünün?

Benim itibarım ne olur?

Ve bir daha yaptığım işte ne yaparsam yapayım her zaman aklınızda o şüphe kalır. İşte o yüzden söylüyorum; o şüpheyi doğurmamak için yaptığımız her türlü yatırım, çalışmanın maliyeti şüphe doğduktan sonra karşılaşacağım maliyetten çok pahalı gözükmesine rağmen çok ucuz.

Diğer taraftan müşterilerimiz ile ilgili kara parayı aklama çalışmalarımız var.

Kara parayı aklamayı engelleme çalışmalarımız var.

Ben kendi bankam adına çok mutluyum, guruluyum.

Biz iki senedir üst üste MASAK Mali suçlar çalışmalarında birinci banka seçiliyoruz. Türkiye'de ki birinci bankayız, üzerimizde banka yok.

En iyi sistemler, en iyi inceleme, yakalama, takip etme uygulamaları bizde. İki senedir de bu konuda ödül alıyoruz, bayağı büyükleri geçmiş durumdayız. Çok da guruluyuz.

Dediğim gibi bir de saklama işlemimiz var.

Kiralık kasa olsun, değerli eşyalarınız olsun bunlara da sahip çıkmalıyız. Bu anlamda müşteriye karşı , özet anlamdaki görevlerimiz bunlar.

Daha da uzatabilirim bunları ama başka sorular vardır diye düşünüyorum.

BŞ: Ben şimdi sizinle küçük bir oyun oynamak istiyorum. Türkiye Finans genel müdürü Sayın Derya Gürerk ile birlikteyiz.

Şimdi siz olsaydınız ne yapardınız?

Sayın Derya Gürerk benimle siz olsaydınız ne yapardınız?

Oyununu oynamaya hazır mısınız?

DG: Kurallarını bilmiyorum ama nasıl olacak? Kuralları bilirsem yan yollara sapmam o yüzden.

BŞ: Sorumu sormadan önce şunu söyleyeyim; Bülent Şenver ile siz olsaydınız ne
yapardınız? Oyununu, Bülent Şenver'in koyduğu kurallarla oynamaya hazır mısınız?

DG: Tabii, tabii oynayacağız.

BŞ: Bu Derya Bey'in bana gösterdiği güveni gösteriyor.

Evet demezdi aksi takdirde.

Ben size bir şey söyleyeceğim ve soracağım "Sizce bu etik mi?"

Siz de kendi kanaatinizi ifade edeceksiniz? Çok basit şeyler bunlar ama bizi düşünceye sevk edecekler.
Sizce bu etik mi?

Bir bankanın müşterilerinden onay almadan müşterilerine, kendi ürün ve hizmetlerini kampanyaları ile ilgili, durmadan ve onlarca sms göndermesi sizce bu etik mi?

DG: Etik değil tabii de. Etik değil. İzin almadan yapması etik değil.

BŞ: Etik olmayan tarafı nedir bunun? Niye etik değil?

DG: Çünkü rızası dışında iş yapmış oluyorsunuz. Ancak biz o formlarda bunları soruyoruz.

Bilgiyi almak ister misiniz?

Bankamızın uygulamalarından diye o nedenle onayı aldıktan sonra yapıyoruz.

Çünkü bilgi almak hakkı olduğu gibi, bilgi almamak hakkı da var insanların.

Zorla zorla bir şey anlatmanın, kirlilik yaratmanın gerekmediğini düşünüyorum.

BŞ: Bu bir müşterinin lehine olan bir bilgilendirme olsa dahi, müşterinin avantajına olan bir bilgilendirme olsa dahi önce onun olayı mı alınmalı?

DG:Bence onun olayı alınmalı.

Zaten müşterimizin lehine ise ve ilgisi varsa zaten biz genel duyurular yapıyoruz. Genel duyurumlar yapıyoruz.

Bazı kampanyalarımız yine söylediğim gibi bizim ve bize tedarik hizmetinde bulunan firmaların sizlerden aldığı onaylar yetkisinde bir takım duyuruları yapıyoruz.

Biz de on binlerce sms gönderiyoruz. Ancak ya bizim sizlerden aldığımız onay sayesinde ya da imkanını kullandığımız tedarikçilerimizin sizden aldığı izin sayesinde bunu yapıyoruz

. Zaten müşterilerimiz kendilerini bilgilendirmemizi istedikleri yerlerde, kendi notlarını, kendi beklentilerini bildiriyorlar. Biz de buna göre onları beslemeye devam ediyoruz, bilgi anlamında.

BŞ: Sizce bu etik mi?

Bir bankanın müşterilerine gönderdiği ekstrelerde izahat denilen satırlarda açıklamaları müşterinin tam olarak anlayamayacağı bir şekilde, hane yetmiyor diye nokta, virgül, müşterinin anlayamayacağı şekilde açıklamalar yazması ve kullanması, ekstrelere böyle ifadeler belirtmesi, sizce etik mi?

DG: Çok güzel bir soru.

Bir kere dediğim gibi bilgi alma hakkı son derece önemli bir hak.

Bunun açık, şeffaf ve dürüstçe yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Karışıklık varsa ona bakmak lazım.

Orada bir yönlendirmememi var? Yoksa standart, herkesin kullandığı tabir olup da oradan yeteri kadar açıklama sağlanamamış olması mı var? Eğer bunda şeffaflık unsurundan kaçınma var ise, o zaman etik olmadığını düşünüyorum.

BŞ: Sizce bu etik mi?

Bir banka bir reklam veriyor ve reklamında diyor ki; benim kredi kartımı kullanırsanız, kartınız ile yapacağınız harcamalardaki ekstrelerde görünen ilk harcama toplamının yüzde 25'i benden diyor.

Sonra öğreniyorsunuz ki bunun bir sınırı varmış.

Sınırı da altta küçücük yazıyor, ya ilk müracaat eden 15 kişi veya 50 Liraya kadar limit var.

Ama reklamlarda ne yaparsan 25'i bankamdan, helal olsun. Sizce bu etik mi?

DG: Bilgiler eğer dediğim gibi , biz bankacıyız biliyorsunuz ve sizin bize ilk öğrettiğiniz şey, "rakamlara bakma, dip notları oku." Dipnotların okunması gerekiyor. Dipnotlarda şeffafça yazıldıysa son derece etik buluyorum. Dipnotlarda şeffaflık yok ise etik olmayacağını düşünüyorum.

BŞ: Sizce bu etik mi?

Bankalar birliği böyle bir uygulamayı gördüğünde eğer derse; "Bankalar dip notları sakın 6 font ile yazmayın, bundan sonra 14 font ile yazmak zorundasınız" diye bir karar çıkartsa bu etik mi?

DG: Netice de etik nedir?

Kurallara riayet etmek.

O kurallara riayet edilmesi gerekir. O kurallara riayet etmek mantığı altında tabii ki etik. 14 font denilirse öyle yazacağız. Kural ne ise uyguluyoruz.

BŞ: Sizce bu etik mi?

Bir bankanın kredi kartı ekstrelerini geç göndermesi nedeni ile müşterinin temerrüde düşüp ödeyememezlik etmesi ve dolayısıyla fazla faiz ödeme durumunda bıraktırılması .

DG: Geç gönderilmesi tabii ki hoş değil ama nasıl geç gitmiş durumda onu bilemiyorum.

Örnek eğer zamanında çıkmışta yolda gecikmişse başka bir şey ama banka hakikaten gününden sonra gönderdiyse başka bir şey.

Artık gençler için kağıtlı ekstre kalmadı. E- postadan geliyor, oradan bakıyorum.

Ancak dediğim gibi yola çıkış tarihi önemli. Gününden sonra çıktıysa bankanın hatası olur ama gününde çıktıysa PTT veya kurye vermediyse o zaman beklide bankanın pardon deyip, yardımcı olması gerekir. Ama ona yorum yapamıyorum.

BŞ: Sizce bu etik midir? 'in son sorurunu ters yapalım, siz bana bir soru sorun.

DG: Şuanda gelmedi aklıma.

ÖĞRENCİ: Zannediyorum bir ara haberlere de çıkmıştı, kredi kartını kapatacağı zaman borcunu ödediğini zannediyor. Banka, 10 kuruş borcunuz daha varmış deyip kapatmıyor.

BŞ: Kredi kartını kapatırken bankaya kredi kartını iptal edin diyorsunuz, iptal etmemek için küçücük bir bakiye bırakıp , illaha diyecek ki 800.00 kredi kartımız var, genel müdüre hedef veriyor çünkü. 10 kuruşta üzerine birike birike, yıl sonunda da 65 Lira kredi kartı kullanım bedeli gelirse bu etik mi?

DG: Biz 10 kuruşu almıyoruz zaten.

Her bankanın belli bir rakama kadar yok sayma uygulaması var. Ancak yine kurallarımız var.

Biz sizin 10 kuruşu ödemediğinizi bir yerlere raporlamak zorundayız.

Ben onu yok saysam bile

Bankalar arası kart merkezi var .

Ki başka bir bankadan kart isterseniz, oradan sizin sicilinize bakıyorlar, borcuna sadık mı? Ödüyor mu? Diye.

Orada diğer banka bakıp da 10 kuruşu ödemediğinizi görünce ona göre size limit tahsis ediyor.

Tekrar ediyorum o 10 kuruşu ödemenizin maliyeti, ödememenizin maliyetinden daha az. 10 kuruş için 10 Lira taksi parası verip ödemek zorunda kalabilirsiniz ama ödemediğiniz takdirde diğer bankalar sizi borcunuzu ödemeyen, kişi olarak görüyor.

O zaman da sizden alınan faiz, kar payı, ona göre değişiyor veya limitiniz ona göre azalıyor.

O anlamda bir de açıkçası hesabınızı bilmek zorundasınız.

Banka sadece raporluyor. İtirazınız varsa yaparsınız. Mutlaka çözüm yolu bulunur.

Ancak 10 kuruş kalmış bu da yapılmaz ki böyle bir şey yok.

Bu da şuna benziyor; 4.90 almışım, 5 alamadım. 5 alsaydım geçiyordum.

Öyle bir şey yok, mecbur o notu alacaksınız, mecbur o 10 kuruşu ödeyeceksiniz.

Önce borcunuzu ifa edeceksiniz, çalışmanızı görevinizi ifa edeceksiniz, ondan sonra zaten sorun kalmaz.

BŞ: Sizin sorunuz şöyleyse; siz bankaya lütfen kartımı kapatır mısınız?

İptal eder misiniz? Demiş olmama rağmen, ben bütün borcumu sıfırlayacağım söyler misiniz bana borcumu söylediği takdirde ona rağmen şube oturup, mahsus size 10 kuruşu söylemeyip, 10 kuruşu orada açık tutup, kartınızın kapanmamasına, sizin talimatınıza rağmen kapanmamsını sağlıyorsa bu etik değil. Müşterinin dediğini yapmak zorunda.

Kapat diyorum ben sana niye kapatmıyorsun.

Onu kapatacaksın, mecbursun.

DG: Yoksa müşteriyi kandırmış olursunuz.

BŞ: Böyle davranan bir banka yöneticisi varsa, üst yönetim bunu görürse cezalandırır o müdürü. O kadar etik ilkeler yazıyorlar, eğitimler veriyorlar, bunlara haykırı davranış olur.

DG: Zaten çağrı merkezinde biliyorsunuz kayıta giriyor bunlar ve bunu delil olarak kullanabiliyorsunuz.

Bunu hepimiz açmak zorundayız.

O yüzden hele bu son dönemdeki tüketiciyi koruma hakları yasaları ile bu daha da güçlenmiş durumda. Şimdiki tüketiciler eskiye nazaran bankalara karşı çok daha güçlü durumdalar bu anlamda.

BŞ: Hazır sizden böyle bir soru gelmişken, ben sorayım ; sizlerin yaşadığınız, bankaların sizlere karşı, etik olmadığını hissettiğiniz etik olmayan davranışı, yanlış davranışı var mı? Hazır genel müdürümüz de buradayken duyalım bunları. Burada banka şubeleri görüyorum ben, ATM'ler var. Siz bir bankaya gittiniz, şubelerle görüştünüz, size karşı etik olmayan bir davranış gördünüz mü?

ÖĞRENCİ: Bir takımın bilet kombinesini almak için kart başvurusu yaptığımda, onun dışında iki tane daha kart yolladılar.

BŞ: İsteğiniz dışında iki tane fazladan kart.

ÖĞRENCİ: Daha sonra o kartların kullanmadığım halde kart parasını istediler, ödemediğim için de bir sene sonra kombine vermediler.

Ben ödemeyeceğimi söylediğimde bir sonraki sene vermediler.

BŞ : "Pardon iptal edelim, parayı da almayalım" demediler. Sizi kara listeye kaydettiler.

ÖĞRENCİ: Daha sonra ödemek zorunda kaldım.

BŞ: Ödediniz. Hala o şube burada mı?

ÖĞRENCİ: Merkez Şube. Banka ismi vermeyeyim.

BŞ: Başına gelmiş, niye korkuyorsun?

Eğer bu söylediğin doğruysa ve gerçekse bunu paylaşmakta, söylemekte bir şey yok.

"Benim paramı şu çaldı "demekten korkuyoruz, "Bana şu vurdu" demekten korkuyoruz.

"Bana şu haksız kazanç yaptı, bana şu haksız kazanç sağladı" demekten çekiniyoruz, ifade bile edemiyoruz.

Demek ki yüzde 54 doğruymuş. Bizim ankette tepki vermem diyorsunuz ya, sen bile lanet olsun deyip ödemişsin.

Ne mahkemeye vermişsin, ne bankalar birliğine yazı yazmışsın, ne o bankanın teftiş kurulu başkanlığına yazmışsın.

Bankanın teftiş Kuruluna, Bankalar Birliğine, BDDK'ya, Banka Müdürüne, hele altında Kadir Has Üniversitesi 3-D sınıfı yazdığı zaman herkes ilgi gösterir.

Gençlere kötü örnek olmayalım.

Banka genel müdürü aldığında mektubun üzerine teftiş kurulu Hüseyin bey'e yazacak "Bir baksana" diye. Tepki göstereceksiniz ki bu haksızlıklar önlensin.

DG: Hocam ne dediyse bende altına imza atarım, doğru.

Hakkınızı aramanız lazım, benim de hoşuma gidiyor.

Bende istemediğim halde bir banka kredi kartı göndermiş, ekstra geldi, attım bir tarafa, bir de baktım ki sabit ücret gelmiş.

Açtık çağrı merkezine, bir dönem çalışmak zorundaydım çünkü oğlumun okulunu finanse eden bankaydı, hesap açmanız gerekiyordu, istemediğim halde kredi kartı geliyor, kapattırmak istedim, kapatmayacağız dediler.

Daha da ilginci çağrı merkezi bakmıyormuş o göreve fakat kimin baktığını da söylemiyorlar.

Ben bankacı olduğum için bulduk, öğrendik.

Farklı bir çağrı merkezi numarası varmış. Orayı aradık, oradaki arkadaşla samimi bir görüşme yaptık, sonunda iptal ettirdim, sabit ücreti de ödemedim.

Bunlardan çekinmenize gerek yok.

Aynen hocamın dediği gibi.

Bana da oluyor. Şikayet de geliyor.

Rakamlar önemli değil 1 liralıkta geliyor, 1000 liralık da geliyor. Biz buna gözümüzü kapatamayız.

Bizim bankada geçen sene şöyle bir departman kurduk; hizmet yönetimi departmanı. Bu departmanın en önemli görevi; bu tür şikayetlerle ilgilenmek. Bunları çözüme kavuşturmak. Hatta kendisine para limiti de verdik, bu tür bizim ufak diye kabul ettiğimiz işleri anında çözebilmesi için.

Bu çok önemli çünkü, sizin o banka ile ilgili kanaatiniz oluştu. Arkadaşlarınızı etkiliyorsunuz.

Halbuki o banka sizden alacağı 50 Lirayı "Kusura bakma "deyip verseydi size, şimdi siz o bankanın sözcüsü olurdunuz.

Burada o banka ile ilgili soru bile sormadan , hiç kimseye sormadan söylerdiniz adını. Bunu kazanmaya çalışıyoruz, itibarda böyle bir
şey zaten.

Ama hata herkese mahsus. Fakat bunun sistematik olmaması gerekir. Düzeltmenin yollarının gösterilmesi gerekir. Çağrı merkezlerimizden bu taleplerinizi iletebilirsiniz.

Hepsinin kaydı var ve mutlaka dikkate alınır. Çünkü tüketim yasaları da şuanda sizi koruyor bu anlamda.

BŞ: Ben şuanda Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER olarak şu etapta diyemiyorum ki "Hakkınızı alamıyorsanız EDMER'e müracaat edin.

O kadromuz şuanda yok. Ama inşallah ileride gençler kadromuza daha fazla katılırsa, bu tür yardım etme işlemlerini, sivil toplum örgütleri devreye girerek, etik dışı davranışları toplumda önlemek için bir enerji, bir motivasyon, bir takipçi rolü belki ileride üstlenebilir.

Başka var mı bilmiyorum başına banka ile ilgili bir şey gelen? Yoksa , ben Derya Bey'e yeni bir oyun oynatacağım. Oyunları sevdiniz değil mi?

DG: Evet, evet süper.

BŞ: Şimdiki oyunumuzun adı "Tanımını yapar mısınız? Sizce."

Türkiye Finans genel müdürü Sayın Derya Gürerk ile tanımını yapar mısınız? Sizce oyununu oynayacağız.

Bu oyunu oynamaya hazır mısınız?

DG: Buyurun.

BŞ: Ben size bir kelime söyleyeceğim, bu kelimenin tanımını yapmanızı isteyeceğim.

Kelime çıkar çatışması. Çıkar çatışması sizce.

DG: Kandırmaca tek kelime.

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Ayrımcılık. Ayrımcılık sizce.

DG: Ahlaksızlık.

BŞ: Tanımını yapar mısınız ? Haksız kazanç. Haksız kazanç sizce.

DG: Adı üzerinde diyeceğim de, haklısını temenni edeceğim. Haksız kazanç olmaması gereken bir şey. Çok geçerli, çok kabul edilebilir bir şey değil.

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Haksız rekabet. Haksız rekabet sizce.

DG: Haksız rekabet bizim en çok derdini hissettiğimiz olay.

Ancak haksız rekabette ayrımcılığa dayanan bir durum.

Ayrımın zafiyetlerini ortaya sürülerek yapılması durumunda ciddi anlamda etiğe de uymayan bir davranış.

Hiç kimsenin ahlaki değerler dışında rekabet unsurların tevessül etmemesi gerektiğini düşünüyorum.

BŞ.Tanımını yapar mısınız? Aldatıcı reklam. Aldatıcı reklam sizce.

DG: Adı üzerinde aldatmak, kandırmak, çok hoş bir şey değil.

Beğendiğiniz, önerdiğiniz değeri sunabiliyor olmanız gerekiyor.

Aksi halde çok kısa bir kazanım olur.

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Şeffaflık. Şeffaflık sizce.

DG: Şeffaflık dürüstlük demek, ne yaptığını bilmek demek, dürüst olmak demek. Bunu da bildiğin kadarını açıklamaktan çekinmemek demek.

BŞ: Tanımını yapar mısınız? Zenginlik. Zenginlik sizce.

DG: Her anlamda maddi, manevi, bilgi, sağlık , her anlamda kendini geliştirmek, sürekli üzerine bir şeyler koyabilmek demek.

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Kitap. Kitap sizce.

DG: Son dönemlerde çok okuyamadığım bir nesne ama başladım yine okuyorum. Kitap çok önemli bir rehber.

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Evlilik. Evlilik sizce.

DG: Evlilik bence ölümsüzlük. İlginç geldi değil mi?

BŞ:Hanımınız seyredecek bunu değil mi? Tanımını yapar mısınız ? Aşk. Aşk sizce.

DG: Aşk bence evlilik. Eşine aşık olmak, işine aşık olmak, yaptığı işi severek yapmak diye düşünüyorum.

BŞ: Mutluluk sizce.

DG: Mutluluk bence her şeyden önce sağlıklı olmak. Sonra da o sağlığı pozitif yönde kullanıp, kendini geliştirmek.

BŞ: Hayat sizce.

DG: Geçici.

BŞ: Ölüm sizce.

DG: Biraz mistik olacak ama ölüm bence evlilik.

BŞ: Türkiye Finans sizce.

DG: Türkiye finans bence başarı.

BŞ: Derya Gürerk sizce.

DG:Bence azim.

BŞ: Sormak istediğiniz tanımını yapar mısınız? Sizce . Bir kelime söyleyin.

ÖĞRENC: Saygı

BŞ:Tanımını yapar mısınız? Saygı. Saygı sizce.

DG: Çok önemli saygı. Çok güzel bir soru oldu çünkü son dönemde sevgi ile saygı arasındaki farkı daha çok hissetmeye başladım, çok düşünmeye başladım. Çok farklı şeyler.
Her ne kadar mektupların altına sevgilerimle, saygılarımla yazıyoruz ama inanın bazen birini yazmayı istemeyebiliyorsunuz.

Sadece saygılarımla asker selamı gibi oluyor ama kimse saygı duyduğunuzu bir düşünecek olursanız , bence belki de etik kuralları açıklayan en güzel kelimelerden bir tanesi bu.

Saygı duyduğunuz insanlar genellikle etik kurallara uyarak başarılı olmuş insanlar oluyor. Saygı duyduğunuz insanlara dikkat edin.

Daha çok hep ideali gösteren, idealin altında hep etik kuralları çalıştıran insanlar olduğunu görüyorsunuz.

BŞ:Başka sorusu olan var mı?

ÖĞRENCİ: Başarı.

BŞ:Başarının tanımını yapar mısınız? Başarı sizce.

DG: Başarı bence, bir hedefiniz olacak.

Çünkü başarıyı tanımlamanız, ölçmenizde yarar var, neye göre başarı?

Kime göre başarı? Ne zaman başarı?

Nerde başarı?

Bir kere hedefiniz olmalı.

Bu hedefe doğru da bıkmadan, usanmadan çalışmalısınız.

Arkadaşlar kendi oğluma da söylediğim bir şey, inandığım bir şey.

Hedefiniz olursa arada sırada sapsanız bile hedefinizden genel istikamet orası olduğu için odaklandığınız ve çalışmalarınızı yönlendirmeyi sağlıyor.

Hedefiniz olmaz ise yabancı bir terim var, "Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız inanın oraya varacaksınız" diye bir cümle var.

Çünkü amaçsız dolaşan insanların başarıyı tanımlama, başarıyı ölçme, değerlendirme imkanı da olmuyor.

Başarı öncelikle hedef olacak, sonra çalışacaksınız, onun ne kadarını kat ettiğinizi görüyor olacaksınız.

Bence hedef , çalışmak ve tekrar tekrar söylüyorum dürüst olmak.

ÖĞRENCİ: Liderlik.

BŞ:Tanımını yapar mısınız liderlik? Liderlik sizce.

DG: Liderlik çok derin tabii. Liderlik tartışılıyor biliyorsunuz doğuştan mı?

Sonradan olma mı? Şeklinde. İkisi de diyenler var.

Birisinin daha ağır bastığını diyenler var. İkisinin de olduğunu görüyoruz.

Ben bazen bu konulara başka bir perspektiften bakmaya çalışıyorum.

Sorum şu oluyor genelde; lider takip etmeyenler olursa lider midir?

Takip edenler kimler? buna da bakmak gerekiyor.

Her lider lider olmuyor. Mafya lideri de var biliyorsunuz.

Liderlik bence öğrenilebilen, geliştirebilen bir davranış şekli.

Tabii bunda doğal yetenek olduğu takdirde çok daha güçlü oluyor.

Çünkü biliyorsunuz sporda yetenekli olup da üstüne çalışanları seyretmeye doyamıyorsunuz.

Yeteneği olmayıp çok çalışan belli oluyor.

Yeteneği olup da çalışmayan belli oluyor.

İkisi birden olunca tabii çok güzel oluyor. Ancak hepsi de iş yapıyor biliyorsunuz.

Liderlik öncelikle takipçisi vardır diye bakmak lazım.

Saygı duyulması gereken bir insan olduğunu düşünüyorum.

Yaptıkları hemen kazanılmıyor, seneler boyunca süren bir çalışma .

Tutarlılığınız, dürüstlüğünüz, çalışkanlığınızla kazandığınız bir şey.

Türk kültüründe lider tanımımız farklı olabiliyor.

Lider bizim için bilinmezi bilen, ne yapacağımızı söyleyen, birisi.

Ama unutuyoruz ki o da buradan, o da bizden, o da aynı şeyleri yaşıyor.

Belki tek farkı biraz daha veriye sahip, daha fazla veri akışı var. Bunları değerlendiriyor.

En önemli özelliği liderin; tabii ki takipçilerini, arkadaşlarını motive ediyor olması.

Öngördüğü vizyon ve hedef doğrultusunda çalışmalarını sağlıyor olması.

Bunu yapabiliyor olması. O zaman lider oluyorsunuz.

Ancak dediğim gibi bir sürü lider var, şunu soruyorsunuz kendinize; "Niye ben bu lideri seçiyorum da diğerini seçmiyorum?

Ben bununla çalışmak istiyorum. Sonuçta benim soruma geliyorsunuz, takipçiler meselesine.

Sonuçta liderlik, tabii ki bir motivasyon unsuru ağır basan, bir hedef doğrultusunda motive edebilen, örgütlene bilen kişi olarak görüyorum.

BŞ: Etik Değerler Merkezi Derneği, EDMER'in etik sohbetlerinde Türkiye Finans genel müdürü Sayın Derya Gürerk ile birlikteydik.

Bizlerle tecrübelerini, birikimlerini ve deneyimlerini paylaştı. Eksik olmasın.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Gençlerimiz ile birlikte etik değerlere sahip çıkalım.

Daha iyi bir Türkiye için, genç etik liderler yetiştirelim.

Bir başka etik sohbette birlikte olmak dileğiyle.

Hoşçakalın.

.


.


.


Derya Gürerk, Bülent Şenver
.



.



.



.


.



.



.


.



.



.


.



.



.



.



.



.



.



.



.


Derya Gürerek, Bülent Şenver

.



.



.



.



.




Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org