Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Murat Yatağanbaba Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
CEM KARACA ve KAPİTALİZM (Üçün Biri!)
10.02.2006
Murat Yatağanbaba
Okunma Sayısı : 10071
Oy Sayısı : 9
Değerlendirme : 4,11
Popülarite : 3,92
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Cem Karaca'nın kapitalizme bakış açısını bir şarkısında çok açık bir biçimde ortaya koyduğunu görüyoruz... Şarkının sözleri şöyle:

Money money din-Kitap-Allah-kelam,
Bitir işi dön köşeyi vesselam,
Doğum money, ebe money, ölünce imam money,
Irz money, namus money, her şeye bedel money!


"Dönen Dönsün" ve "Töre" adlarıyla yayınlanan albümde yer alan bu "Money Money" yani "Para" adlı şarkının sözleri işte böyle...
Cem Karaca burada halkımızın yanlış yönlendirilmesi sonucunda, paranın manevi dünyamız dahil her şeyi esareti altına aldığını vurguluyor... İnsanların para uğruna dini-Kitabı-Allah'ı kullanmaktan çekinmediğini, daha da kötüsü bu paranın egemenliğinin doğumdan ölüme kadar hissedildiğini anlatıyor.
Bunun doğal sonucu olarak da, ahlaksal çöküntülerin kaçınılmazlığına işaret edip, ırz ve namusun da para karşısında duramadığını belirtiyor... Cem Karaca bu ahlaksal çöküntüye şu ilginç yorumu da getiriyor:

Denize düşen şu uçak,
Yeşilçam'da baldır-bacak,
Beni siz delirttiniz!


(Beni Siz Delirttiniz şarkısı / 45'lik plak / 1978)

Ahlaksal çöküntünün toplumda hızla yayılmasının, Türk Sineması tarafından da körüklendiğini düşünen Cem Karaca'nın, bir dönem yaşanan ve birçok ünlü artistin sinemadan uzaklaşmasına sebep olan "Porno Film Furyası"nı kastetmiş olma ihtimali de yüksektir.
Şu sözü de bu konuyla bağlantılıdır:

Şehirler güler amma, kurt gibi kapar seni,
Hayat güzeldir amma, sermaye yapar seni!

(Nerde Kalmıştık Albümü / 1994)

Bu şarkısında Cem Karaca, köyden sıkılıp şehre gitmek isteyen bir kadına bunları söylüyor... Anlaşılan odur ki, Cem Karaca şehirlerdeki ahlaksal çöküntünün, köylerdeki kirlenmeden daha çok olduğunu düşünüyor... Kadınların kötü yola düşürülmesinin tek sebebini de "şehirde hayat güzeldir ama sermaye yapar seni" diyerek paraya, yani kapitalizmin azmışlığına bağlıyor...
Cem Karaca kapitalizmin bir faturasının da "marka çılgınlığı" olduğunu düşünüyor. Bunu şu şarkısından çıkarıyoruz:

"Üf baba bu ne be?" "Fotoğraf makinası"
"Lambada" markası!


(Rap Rap Şarkısı / Nerde Kalmıştık Albümü / 1994)

Cem Karaca kapitalizme isyanını gençlik yıllarında da haykırıyordu: Bunu çok ünlü şu şarkısında görebiliriz:

"İşcisin sen işci kal, giy dedi tulumları!" (Tamirci Çırağı şarkısı / 45'lik plak)

Cem Karaca bu şarkısında, toplumdaki gelir dağılımının çok açıldığını ve sınıf atlamanın imkansızlaştığını vurguluyor... Zengin daha da zengin oluyor bu düzende, işci ölünceye kadar işci kalıyor, yani fakir daha da fakir oluyor... Cem Karaca'nın bu şarkıyı yazmasının üstünden neredeyse 35 yıl geçti... Şu anda durum ne? Maalesef şu anda durum daha da ürkütücü boyutlarda... Türkiye'deki en fakir kesim ile en zengin kesim arasında tam 346 kat fark var... Bir başka deyişle bu şu demek: 70 milyonluk koca bir ülkenin kapitali, 100 tane ailenin elinde dönüp duruyor! Aksiyon Dergisi'nin bir ara yaptığı, bu konu ile ilgili bir araştırmaya göre, bu Türkiye'nin en zengin ilk 100 ailesi, Kur'an'ın kasttettiği biçimde zekatını verse, Türkiye'de fakirlik bitiyor... Cem Karaca'nın isyan ettiği bu durum, büyük çoğunluğunun dini İslâm olan Türkiye'de yaşanıyor. İşin garip tarafı İslâm'ın kitabı Kur'an burada Cem Karaca'ya tam destek veriyor ve şöyle diyor:

"İmkanlar içinizden bazılarının elinde dönüp durmasın!"

Cem Karaca bu kapitaldeki çok adice oyunların sadece Türkiye Cumhuriyeti'nde değil, -Anadolu'da halen kullanılan ve yaygın bir söz olan- "Osmanlı'nın ipiyle inme sakın ha kuyuya!" uyarısını şarkısına alarak, bunun Cumhuriyet Dönemi'nden önce de yapıldığını ve Osmanlı Dönemi'nde de halkın kapitalizme ezdirildiğini hatırlatıyor... (Bindik Bir Alamete Albümü / Şarkısı / 2000)

Paranın bu denli saltanat sürmesi, girişken-zeki-kültürlü-ahlaklı ve ne istediğini bilen gençlerin/insanların da önünü tıkıyor Cem Karaca'ya göre... Bu düşüncesini şöyle dile getiriyor:

Suya gittik, susuz geldik, susuyoruz hala!
Suyun başı tutulmuştu!


Suyun başını tutan bu kapitalistler, gelen kişiye "bu işin ehli mi" diye düşünerek değil, "bana açıktan kaç para verecek" diye düşünerek torpille açıyorlar kapıları... Suyun başı böyle tutulunca da, 70 milyonlu koskoca bir ülke, üç tane şarkıcıya ve üç tane de yazara mahkum kalıyor...
Cem Karaca bütün kapıların para ile açılır olmasının, toplumda bir içe kapanıklığa ve duygularını ifade edememe gibi ezikliğe sebep olduğunu düşünüyor... Kuşadası Altın Güvercin Şarkı Yarışması'nda birinci olan şarkısında bunu şöyle anlatıyor:

Diskoteğin önünde kâhya durmuşum,
Araba plakasından fallar tutmuşum...
İçeri giren sarı kız, bana baksaydı,
Baksaydı da bana, benim olsaydı.
Olmaz, bilirim, ben Kahya Yahya,
O kimbilir kimin nesi, ben Kahya Yahya!


70'lerde de sınıf farkı olmasına rağmen insanlar hoşlandıkları kişilere bunu ifade edebiliyorlardı. 70'lerde yaptığı Tamirci Çırağı şarkısında, bir tamirci çırağı zengin bir kızdan hoşlanıyor ve bir umutla bunu ona ifade ediyor. Şarkının sonunda kız onu "serseri" diyerek hakaret ediyor ama insanlarda en azından duygularını söyeleyebilecek kadar bir cesaret var...

90'larda da sınıf farkı çok aşırı var ama aradan geçen 20 yılda o sözünü ettiğimiz cesaret artık yok!... Şarkıdaki kahya, tamirci çırağı kadar da cesaret sahibi değil, içindeki duygularını artık hiç söyleyemiyor! Baştan korkak, baştan önyargılı, "bilirim olmaz, ben diskoteğin önünde basit bir kâhyayım, o kimbilir kimin nesi, ben kızı bırakıp arabasının plakasıyla hayaller kurayım" diyor... 90'lardaki alt tabakayı temsil eden kahya bu pisikolojideyken, 70'lerdeki alt tabakayı temsil eden tamirci çırağı, arabanın plakasıyla uğraşıp fal-mal bakmıyor, arabanın kapısını açıp üst tabakayı temsile eden ve arabasını tamire getirmiş olan kıza "saçını başını tarayıp, süslenip, iş tulumlarını çıkarıp- arabanın kapısını açıp buyur etme cesaretini gösteriyor... Tamirci Çırağı şimdi o Kahya'ya bakıp "biz gene şanslıyız, en azından duygularımızı söyleyecek cesaretimiz vardı, şimdikilerde o da kalmadı" diye düşünüp kendini avutuyordur herhalde...

Toplumdaki gelir dağılımı bu şekilde artmaya devam ederse, bir de ölçüler hep para ile tartılır olursa, bir sonraki 20 yılda insanımız ne hale gelir düşünmek bile istemiyorum. Sanıyorum bu gidişle, insanlar Kahya Yahya kadar da cesur olamayacak, duygu ve düşüncelerini kendi kendine bile itiraf edemeyecek hale gelecek...

Kapitalizmin ve kapitalperestlerin inim inim inlettiği kitlelere Cem Karaca gene de dimdik ve onurlu bir şekilde direnmeyi öğütlüyor... Her taraftan feryat ve figan duyulurken, halkının gözyaşlarını şu şekilde siliyor Cem Karaca:

Sürerim buluttan tarlaları,
Yağmurlar ekerim göğün göğsüne,
Güneşte demlerim senin çayını,
Yüreğimden süzer öyle veririm...
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım,
Yeterki ıslak ıslak bakma öyle!

(Islak Islak Şarkısı / Nerde Kalmıştık Albümü / 1994)

Cem Karaca burada ızdırap ve gözyaşına boğulmuş koca bir kitleye ve sevdiğine kaybolmuş bazı güzellikleri hatırlatıyor ve moralini düzeltmeye çalışıyor... Kapitalistlerin karşısına ve bu bozuk sisteme karşı yüreğini ortaya koyuyor... Çünkü Cem Karaca yürek gücünün kapitalizmi alt edebilcek tek alternatif olduğunu iyi biliyor...

Cem Karaca bu duruma boyun eğmeyi ve çaresizce ağlamayı kabullenemiyor... Kapitalizmi bir kader olarak kabul edip ağlayanlara şöyle sesleniyor:

Yoksulluk kader olamaz, kader değildir,
Firavunlar bile böyle gaddar değildir!


(Yoksulluk Kader Olamaz şarkısı / 45'lik plak)

Peki kapitalizme esaret kader değilse, bu halk neden böyle inliyor ve eziliyor? Cem Karaca"ya göre bunun cevabı da şu:

Suya gider susuz gelir,
Bankalardan faiz gelir,
Bu değirmenlerin suyu,
Nerden akar, nerden gelir!?
Eşme-eşeleme toz olur,
Deşme-deşeleme söz olur!

(Eşme Eşeleme şarkısı / Merhabe Gençler albümü / 1987)

Sistem bazı insanlara bilmem kaç yıl ödemesiz ve düşük faizli kredi verirken, bazılarını bankanın kapısından bile sokmamaktadır... Aynı işi yapmaya aynı anda başlayan insanlardan bazıları bilmem kaç tane fabirkayı kurarken, bazıları kirasını zor ödemektedir. Bunların arka planını hafiften eşelemeye meyledince de "kıskanma" gibi sözlerele engellenmektedir... Bu "kıskanma" veya "orasını karıştırma" ya da "üzümünü ye bağını sorma" gibi aba altından sopa göstererek yapılan engellemelerin ve bu engelleyicilerin demek istedikleri şudur: "Para varsa senin olsun, dolarken ceplerin dolsun, nasıl olursa olsun!"

Cem Karaca'nın 1980 öncesinde, yani Almanya'ya gitmeden önce kendisinin menajerliğini yapan ve konser başına % 20 alan kişinin, bugün İstanbul'un çok ünlü ve tirilyonlar biçilen bir plazanın sahibi olduğunu ve Cem Karaca'nın Almanya'da Zeki Müren'de bile olmayan son model jeep'i ile dolaştığını pek çoğunuz bilmez ama bu böyledir. Bir de Cem Karaca'nın Almanya'dan dönüşünden sonraki durumu yani 1990"lardan sonraki hali vardır... Bir ara telefon parasını bile ödeyemeyecek duruma düşmüştür... Bu sadece Cem Karaca'nın başına gelmemiştir... Yaşıtı olan sanatcıların (Barış Manço hariç) tamamı fakirleşmiş ve para sıkıntısı çekmiştir. Çünkü 1980-1990 arasındaki bu 10 yılda, kapitalizm iyice serpilmiş ve sanatı da etkisi altına almıştır... İçinde işcilik ve düşündürücü sözler olan şarkılar ve bu şarkıları söyleyenler dışlanmış, onların yerine "badıra bandıra ye beni, doyamazsın tadıma", "aboneyim abone, biletleri cebimde ballı lokma tatlısı, aman hadi hayırlısı", "acıların kadınıyım", "acıların çocuğuyum", "soğan erkeğiyim", "Ahmet bey hoşgeldiniz", sözleriyle meşhur pop-arabesk-taverna denilen ne olduğu belirsiz bir çorba kitlenin önüne konmuş ve "müzik budur" denmiştir... Kısa yoldan ve emek harcanmadan yapılan bu şarkılardan ve kasetlerden amaç, paranın bir an önce kasaya dönmesidir...
Kapitalizmin egemenliği; sınıf farklılığının, ahlaksal çöküntünün, sanatın yozlaşmasının, fakirliğin ve toplumsal manyaklığın yaşanmasına sebep olmuştur...

İşte bütün bu olumsuzluklara ve çöküntüye rağmen Cem Karaca halkına güç ve moral vermeye çalışmış ve o gür sesiyle halkının korkup-tırsmasını engelleyip, bu çarpıklıkları düzeltemesi için gerekli enerjiyi şu şarkısını söyleyerek vermiştir:

Yol bir akıl bir, bak da görebil,
Sen korkma sakın, Rab sana yakın!


(Allah Yâr şarkısı / Bindik Bir Alamete albümü / 2000)

Sevgili Cem Karaca... Buluttan tarlaları sürmek, bu değirmenin suyunun nerden geldiğini öğrenmek için olayı eşelemek, halkın ahlakını bozan ekranlardaki bu baldır-bacak proğramlarını dışlamak, sanatın yozlaşmasını engellemek, değerlerin para ile ölçülmesini engellemek, en azından engellemeye çalışmak bizim iman borcumuzdur...
Yol ve akıl birse ve bu birlikteliğe bakıp görebilmek mümkünse, o halde kapitalizmle yapılan bu savaşta biz de bu birlikteliği "görmeye çalışanlardanız"!!! Bu arayışlarımız sırasında senin şu ölümsüz şarkını mırıldanıyoruz:

Karaca'm der, çağır emmini-dayını,
Söyle bıraksınlar üçün birini,
Adam gibi alsa herkes payını,
Hepimize yeter bu toprak, yorulmaz!


(Niyazi şarkısı / 45'lik plak)

Herkes payını adam gibi alsa bu toprağın değil 70 milyonu, 700 milyonu bile doyurabileceğini ve kapitalizmin egemenliğinin biteceğini biz de biliyoruz... Fakat bu gözü doymazlar ve payından daha çok alanlar yüzünden şu anda 7 milyonu bile doyuramıyor bu toprak... "Emmi-dayı-yeğen" üçlüsü arasında adil bir paylaşımı anlatan "üçün biri" kavramını bile, bu kapitalizm adil paylaşım anlamından çıkarıp "küfür" sözcüğü haline getirmiştir... Ünlü iş adamımız Sakıp Sabancı, "bu elimizde ne var 200 milyar dolar dış borç, peki buna karşın öbür elimizde ne var, 'üçün biri' var beeeea" derken, "üçün biri" tabirini kapitalizmin anlamlandırdığı şekilde kullanmıştır...
Cem Karaca ile İstanbul'da buluştuğumuzda kardeşim Levent Yatağanbaba (30) ile birlikte sohbet etmiştik. Cem Karaca kardeşimin Almanya'da yaşadığını öğrendiğinde "Ben hiç sevmem o Alman deyyuslarını" demişti... Cem Karaca'nın Almanları sevmemesinin bir sebebi de, aşırı kapitalist bir toplum oluşu... Bunu Almanya'da yaşarken Türk işcileri için yaptığı bir şarkıda şöyle dile getirmişti:

Fabrikada ırgatlıktır işim geldim geleli,
Burda akan sanki ömrüm bildim bileli,
Kalay tozu-çinko tozu yut babam yut,
Bir avuç mark gelir ama ciğerin gider!


(Alamanya şarkısı / Hasret albümü / 1983)

Aynı konuda bir yerde de şöyle diyor:

Davulla-zurnayla yola çıkmış, bandoyla karşılanmıştık,
İş gücümüzdü sattığımız,
Ter olup ocaklarına akıttığımız,
Servetine servet kattığımız,
Gurbet eli şimdi bize "dön geri" diyor!

(Almancılar şarkısı / Merhaba Gençler albümü / 1987)

Bu şarkılarından anlıyoruz ki, kapitalizmin acımasızlığı sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da yaşanıyor... Orada da alın terinden tırtıklama girişimleri sürekli tekrarlanıyor... "Servetine servet" katanlar, bu servetlerine bu serveti katanları küpleri dolunca dışlıyorlar..

O halde Cem Karaca'nın sözünü şöyle değiştirip genelleştirmemiz gerekiyor:

"Biz hiç sevmeyiz bu kapitalist deyyusları!"

Not: Okuduğunuz bu makale, Yatağanbaba'nın yazmakta olduğu "Allah Hepinize Böyle Dönekliği Nasip Etsin" adlı Cem Karaca'yı konu alan kitapta yer alacaktır.


xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

MURAT YATAĞANBABA İRTİBAT:

> e-posta : muratyataganbaba@mynet.com
> web site: http://yataganbaba.sitemynet.com/kitap/
> telefon   : 0258 242 01 70 / 0537 411 59 83

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MURAT YATAĞANBABA KİTAPLARI:                                                    

Din Adına Konuşan Hurafe Manyaklarına Cevap: Saçmalıkname

(Sipariş için: sacmalikname@mynet.com)

Siyaset Peygamber Mesleğidir / Amerika Kâbe'nin Üstünde Dansöz Oynatacak
(Sipariş için: spmeslegidir@mynet.com)

Türk Kültürü'nün Karbon Kâğıdı / Barış Manço Destanı
(Şubat 2006'da çıkacak)


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org