Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Arzuhan Yalçındağ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Şiddete uğrayan kadınları gönderecek sığınmaevi bulamıyoruz
14.06.2009
Okunma Sayısı : 7517
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Şiddete uğrayan kadınları gönderecek sığınmaevi bulamıyoruz
Arzuhan Doğan Yalçındağ


.
.
Sayın Elif Ergu ve Beril Özcan'ın yaptığı ve Vatan Pazar'da yayınlanan söyleşimi takdim ediyorum...

.
.

Art arda aile içi şiddet haberleriyle sarsılan Türkiye'de neler oluyor?

Elif Ergu-Beril Özcan

Aile içi şiddetle mücadelenin ön saflarındaki isimler Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ve Mor Çatı Kurucusu Avukat Canan Arın anlatıyor...

Mesleğe başladığımda, 15 yıl önce yaptığım ilk haberlerden biri Kadın Dayanışma Vakfı'yla ilgiliydi. Vakfın Ankara'da sosyal demokrat belediyenin desteğiyle kurduğu bir sığınmaevi vardı, kocası tarafından defalarca dövülen ve sakat kalan bir kadınla röportaj yapmıştım. O sığınmaevi belediye başkanı değişikliğiyle darbe aldı, yerel yönetim destek olacağına köstek oldu.

Yıllar geçti. Yasalar değişti. Ama ne yazık ki değişen bir şey yok. Şiddet yaşayan kadınların korunduğunu kim söyleyebilir?

AB ülkelerinde her 3 bin kişinin yaşadığı yerde belediyelerin sığınmaevi açması zorunlu. Bizdeki duruma bakın? Belediyeler sığınmaevlerine karşı.

Bir kadın eşinden şiddet görüp karakola gitse büyük olasılıkla evine geri gönderiliyor. Bir başkası "Babam, ağabeyim beni öldürebilir" dese ciddiye alınmıyor. Şiddet gören kadınları devlet koruyamıyor. Kadın hukuka başvuruyor, "Ağır tahrik var" deniliyor, suç hafifliyor.

Devlet bu konuda çalışan kadın örgütlerin sesine de kulak vermiyor. Ve şimdi utanç verici bir ilk yaşıyoruz. Türkiye dünyada aile içi şiddeti önleyemediği için AİHM'den ceza alan bir ülke....

Nahide Opuz 20 yıldır şiddet görüyordu, savcılara, mahkemelere kendini anlatamadı. Kocası Hüseyin Opuz tarafından defalarca dövülmesi, bıçaklanması, annesi Minteha Beybur'un öldürülmesi engellenemedi.

Ve Nahide Opuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitti. AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkıyla ilgili maddelerine dayanarak Türkiye'yi 36 bin 500 Euro cezalandırdı.

Kadından ve Aileden sorumlu yeni devlet bakanımız Selma Aliye Kavaf ise bir açıklama yaptı: "Türkiye'nin karara itiraz hakkı var."

İtiraz etmek ne kadar doğru? Bunu kuşkusuz hukukçular bilir ama asıl itirazımızın kadına yönelik şiddete ve kadınları, çocukları bu şiddetten koruyamayan devlet kurumlarına olması gerekmiyor mu?

2004 yılında Aile İçi Şiddete Son kampanyasını başlatan, geçtiğimiz yıl da şiddet gören kadınlara yönelik telefon hattını açan Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı'yla bu sorunu konuştuk...

Kanun var ama polis pek uygulamıyor

Türkiye devleti aile içi şiddeti engellemediği için AİHM nezdinde hüküm giydi. Türkiye'de sizce "aile içi şiddeti" tanımlamada ne gibi sorunlar yaşanıyor?

Türkiye'de yasalarda değişiklikler yapıldı ama uygulamada eksik var. Yaşanan olaylar bunu gösteriyor. Güvenlik görevlilerine, polise yönelik bu konularda neler yapılacağıyla ilgili genelgeler var.

1998'de Ailenin Korunmasına Dair Kanun çıktı. Şiddet gösteren eşin eve yaklaştırılmaması, varsa silahına el konulması gibi maddeler var. Uygulanması için de polislere yönelik genelgeler var. Ama yine uygulamalara bakıyoruz, polis şiddet gören kadını evine geri gönderebiliyor. Adli makamların ve polisin de eğitilmesi gerekiyor.

Siz kampanyanız kapsamında polislere de eğitim verdiniz...

Bir dönem verdik. Ama yeterli değil. Bunun devlet politikası olması lazım.

Şiddet gören kadın evine dönmek zorunda kalmamalı

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı karara itiraz edileceğini açıkladı...

Bazı uzmanlar, Türkiye'nin karara itiraz etmesi halinde kararın ağırlaştırılabileceğini söylüyor. Bu ceza yürülüğe konmadan daha ciddi adımlar atılmalı. 3-4 aylık bir süre var.

Batılı ülkelerde gerek sığınmaevleri gerekse devletin farklı kurumları şiddet göreni koruyor. Türkiye ne yapmalı?

Kanun çıktı. Türkiye'de nüfusu 50 bini aşan her belediyenin bir sığınmaevi olmalı. İstanbul'da 12 milyon yaşıyor, 8 sığınmaevi var.

Bunların kapasiteleri de düşük...

Hem de çok düşük. 10-12 kişi alabiliyorlar. Son aylarda şiddet hattımıza gelen başvuru sayısı çok arttı. Özellikle hafta sonları 16.00'dan sonra gelen başvuruları yönlendirecek adres bulamıyoruz. Şu anda İstanbul'daki sığınmaevi sayısı iki yıl öncesinin yarısı kadar ve hepsi dolu.

Çok acil sığınmaevi kurulmalı.

Şiddet gören kadın evine dönmek zorunda kalmamalı. Bir de bu başvuruda da gördüğümüz gibi "ağır tahrik" nedeniyle suçlar hafifliyor. Bu konuda da düzenlemeye ihtiyaç var.

Şu ana kadar bize 4 bin vaka geldi bunlardan 300'ü çok acildi

Telefon hattınıza ne kadar başvuru geliyor?

4 bin vaka geldi. 300'ü çok acil vakalardı. Arayanların çoğu psikolojik destek alıyor. Yasal haklarını öğrenmek için arıyorlar. Son zamanlarda günde 2-3 tane çok ciddi vaka geliyor.

Bizim için en ağır olanı bu kişilere gidecek adres gösterememek. Bakanlık çok acil bir politika belirlemeli. Türkiye'de bu konuda çalışan, ellerinde çok kapsamlı bilgi olan sivil toplum kuruluşları, kadın örgütleri var.

Polislerin eğitilmesi şart. Komşuların şikayetleri ciddiye alınmalı. Karakollara bu yönde şikayetler oluyor, aile içi konu diye polis müdahale etmiyor, bunlar değişmeli. En önemli konuların başında bu ve ağır tahrik konusu geliyor. Bakanlık acil bu konuda çalışma yapmalı.

Bizim telefon hattımızın bir benzerini devlet de kurdu, ancak şu anda askıda. Bu tip telefon hatlarından Almanya'da her eyalette var. Devletin bu tip hızla ulaşılabilecek hatlar da açması lazım.
.
.

.
.

Son dönemlerde toplumsal şiddet olaylarında da artış var. Bu olayların temeline baktığımızda her şeyin ailede başladığını görüyoruz...

Aile içi barış olmadan toplumda barış olmaz. Çocuklara yönelik şiddet konusunda konuşamıyoruz bile. Okullarda da bu konuda eğitim verilmeli.

*****

Türkiye'de insanın içini parçalayacak en vahşi şiddet olayları aile içinde geçiyor

Önce Yargıtay hakimi karısını dövdüğü iddiasıyla yargılandığı davada kendini ayetlerle savundu, ardından şiddetten ve kocasının kişisel temizliğine dikkat etmemesinden bıkan kadın açtığı davayı kazanıp kocasını evden uzaklaştırdı. Nihayetinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yi aile içi şiddeti önleyemediği için mahkum etmesi ise dünyada bir ilk oldu. Ama Türkiye için son olmayabilir. Av. Canan Arın: "Yeni davalar açılabilir" diyor.

AİHM kararı ne demek Türkiye için?

Devlet, insanların can güvenliğini korumakla yükümlüdür. Türkiye o can güvenliğini koruyamadığı için AİHM Türkiye'yi mahkum etti. Bu bence çok güzel bir karardır ve bu üsluptaki kararları okuduğum zaman bir hukukçu olarak heyecanlanıyorum, gururlanıyorum.

Yasalarımızda eksiklik var mı?

Mevzuat açısından baktığınız zaman Türkiye'nin diğer Avrupa ülkelerinden çok fazla bir eksiği yok. 4320 Sayılı Kanun aynı çatı altında yaşayıp şiddet uygulayanın şiddet uyguladığı kişiden uzak durmasını emreder. Bu kanun 1998'de çıktığı zaman Işılay Saygın sağa bakıyor, sola bakıyor ki bu kanunun çıkarılması mümkün değil. Hemen "ailenin korunması" diye bir kavram atıyor ortaya ve kanun çıkarılabiliyor. Çünkü kutsal aile korunacak, orada erkek ister söver, ister döver, öldürür, isterse keser ama kol kırılır ama yen içinde kalır. Aile, erkeğin mutlak egemenlik alanıdır.

Bu yasa ne diyor?

Bu yasa, aileyi değil aile içinde şiddete maruz kalanın korunmasını amaçlamaktadır, ama meclisin maço milletvekilleri bunu ters anladıkları için yasayı çıkardılar. Türkiye'de insanın içini parçalayacak en vahşi şiddet olayları aile kurumunun içinde geçiyor. Erkekler, evin içinde evli olduğu kadına her türlü şiddeti uygulayabilir. Bu, sözlü de psikolojik de, cinsel de veya ekonomik de olabilir ki Türkiye'de ekonomik şiddet en yaygın şiddet biçimidir.

Polis 'Ne var bunda ben de dövüyorum' diyor

Cinsel şiddetle ilgili bir kafa karışıklığı var mı yasaların uygulanmasında?

Türk Ceza Kanunumuz yakın zamana kadar "evlilik kadın ve erkeğin cinsel ihtiyaçlarının meşru olarak giderilebileceği bir kurumdur. Erkek istediği zaman istediği şekilde karısıyla birlikte olur" diyordu.

Yeni ceza kanununda insan haklarına uygun olarak evlilik içinde tecavüz suç olarak kabul edildi ve bazı mahkemelerden evlilikte tecavüz ile ilgili mahkumiyet kararları çıktı. 4320 uygulaması ne yazık ki amacına tam uymuyor. Bir olayda şiddet görüp polis çağıran kadına eve gelen polis memuru "Bizi bunun için mi çağırdınız, ne var ben de karımı dövüyorum" diyebiliyor.

Yargıçlar arasında da yasayı amacı doğrultusunda uygulamayanlar var. Objektif olmak adına "Kadın ya yalan söylüyorsa" şüphesi ile kanıt toplamak amacı ile bir ay sonraya duruşma günü veriyor, o arada kadın öldürülürse ne olacak? Nitekim AİHM'in verdiği kararda da kadın defalarca polise başvuruyor ama polis oralı olmadığı için, adam en sonunda hem karısını hem de kayınvalidesini öldürmek için ateş ediyor, kadın kurtuluyor ama kayınvalidesi ölüyor.

Hüseyin Opuz nasıl serbest kalabiliyor? Onca şikayete rağmen beraat ediyor, en son kayınvalidesini öldürüp ceza alıyor ama temyiz süresi beklenirken tahliye ediliyor. Nasıl oluyor bu?

Boşluk yok, uygulama eksikliği var. Olaylara bakış açısı ve zihniyet eksikliği. O adamın derhal ilk şikayette evden uzaklaştırma yasağının verilmesi gerekiyordu. "Hayati tehlike var" diyor kadın. Bugüne kadar Türkiye'deki siyasi iradelerin hiçbirinin kadına yönelik erkek şiddetini önleme politikası olmamıştır ve yoktur.


Kadınların banka kartları kocalarının ellerinde


Şiddet gören kadın için devlet ve kadının kendisi ne yapmalı?

Kadın hastaneye gittiğinde bakımını sağlamalı, ciddi sığınaklar yapılmalı, sığınaklarda bu kadınların korunması ve iş bulmaları sağlanmalı. Çocuklarının parasız ve kaliteli bakım sunan yuvalarda bakılmasını sağlamalısınız ki kadın çalışabilsin.

Kadınlar şiddet gördüğünde mutfak, banyo gibi yerlere; kesici, delici aletlerin bulunduğu yerlere kendilerini kilitlemesinler. Sokak kapısını açıp bağırmakta yarar var, komşular yardım edebilir. Deprem çantası gibi bir boşanma çantası olmalı.

Çantada bir miktar para, nüfus kâğıdı, evlilik cüzdanı, pasaportu, çocukların nüfus kâğıtları ve bir kat çamaşır olmalı. Aile olarak oturdukları ev eğer erkeğin mülkiyetindeyse evlenme cüzdanı ve muhtardan alacakları ikametgah kağıdı ile Tapu Müdürlüğü'ne başvurup oranın aile konutu olduğuna dair tapuya şerh verdirsinler.

Türkiye'de ekonomik şiddet yaygın dediniz... Nedir ekonomik şiddet?

Kadının söz dinlemediği erkeğe itaat etmediği sürece kendisine has harcayacak beş kuruşunun olmaması demek. Kadın çalışıyor olsa bile... Kadınlar biliyorum maaşlarını alır almaz kuruşuna kadar kocalarının ellerine veriyorlar. Veya maaşı çektiği banka kartı adamın elinde; kadının maaşı yattığı gün adam çekiyor.

Çok zengin ve İngilizce bilen Boğaziçi mezunu kadınların kartları da var kocalarının ellerinde. Onların paralarını kocaları çekiyor.

Kadınların elini kolunu bağlayan bu ekonomik şiddet mi?

Kadının çalışmasına izin vermiyorlar. Gerekçeleri, kadınlarımızın da bayıla bayıla kabul ettiği, "Seni kemerinden, seni gözümden, seni kendi elinden kıskanırım" sözleri... "Aaah beni çok seviyor" diyor kadın. Sevdiğinden değil tam iktidar kurabilmek için. Çünkü kadının kendine ait bir parası olursa o zaman itaat etmeme ihtimali daha çok.

Öyle evlilikler biliyorum ki kadın ameliyat olmuş, parayı erkek ödemiş hastaneye ama o kadın hastaneden çıktıktan sonra parayı kocasına ödüyor.


Türkiye arka arkaya mahkum edilebilir


AİHM'in Türkiye hakkında verdiği ceza ülkemizde başka cezaların yolunu açar mı?

Artık Türkiye'de kadınlar hukuk yollarını tükettikten sonra AİHM'e başvurabilirler. Türkiye arka arkaya mahkum edilebilir.

Mahkemelerin bu kararı örnek olarak alıp ona atıf yapmaları gerekir. O zaman bizden daha ciddi kararlar çıkabilir. Türkiye, sık sık AİHM'e başvurulmasını istemiyorsa orada bahsedilen önlemlerin alınması ve devletin birinci görevinin kadınlar dahil vatandaşların can güvenliğini korumak olduğunu unutmaması gerekir.

Kadınlar her şeye boyun eğiyor tek katlanamadıkları başka bir kadın

Bir Mor Çatı yetkilisinden "kendi arabasıyla sığınmaevine gelen kadınlar var" diye duymuştum. Yine duyarız, kadın profesör ama kocasından dayak yiyor diye... Efsane mi bunlar yoksa doğru mu?

Fiziksel şiddeti uygulayan sadece okuma-yazması olmayan, gelir durumu çok düşük erkeklerdir düşüncesi çok yanlış.

Gelir düzeyi daha yüksek olan erkekler çok daha rafine şiddet biçimleri uyguluyorlar ya da şöyle bir fark var: Onların eşleri sığınaklara veya Mor Çatı'ya gelmez. Daha fazla şiddet görüyorlar çünkü utandıkları için ortaya çıkamıyorlar. Bu kadınların bile avukata gelince verecek parası yoktur. Çünkü para erkekte, erkek: "Eğer benim dediklerimi yaparsan, kürkler, mücevherler alırsın" der. Dolayısıyla bu ciddi bir itaat ettirme yöntemi olarak kullanılıyor.

Kadınlar da buna izin veriyor, peki ne zaman boşanmaya karar veriyor?

Galiba en katlanamadıkları şey başka bir kadın. Aldatılmaya katlanamıyorlar. İşte o, bardağı taşıran son damla oluyor ve boşanmaya karar veriyorlar.

.
.

Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org