Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nilgün Nart Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Sanat Hakikat Kapısına Götürür
28.02.2012
Nilgün Nart
Okunma Sayısı : 2060
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Sanat Hakikat Kapısına Götürür

"Sanat, İnsanın kendini kendinde aşması, aşkınlığıdır."

Sanat, insanın, özündeki aşkınlığı ifşa ederken, Tanrısallaşmasıdır.
Ki O anda kendi kendisini aşmış, zaman ve mekana aşkın olmuş Ol'Anın ortaya çıkışıdır.
Benzersizdir
Tıpkı Aşk gibi, tanımlanamazdır. Tanımlanamaz olması, henüz "yaratılmış" olanın dünya manası ile ifadesinin mümkün olmaması ile ilgilidir.

Nasıl ki, İnsan Allah'ın Nefesi ise sanat da insanın nefesidir. İnsan bu garip karanlık ve kaotik dünyada sanatı ile "nefes" alabilir. Öyleyse sanatsal çalışmalar ve ürünleri ve toplum içinde layıkıyla değer bulup bulmaması, İnsan toplumunun ne kadar ve nasıl nefes aldığının veya nefes alıp alamadığının da bir göstergesidir.

Sanat, Ruhumuzun Sesi olduğundan ve Ruhumuz da O'ndan bir kıvılcım olduğundan dolayısıyla, Sanatımızda sevgi ve aşk üzere sevgi ve aşk ile olabilendir.

Bu nedenle, Sanat, ancak ve ancak uyumlu ahenkli armonik bir bütünsellik içinde aşk ve sevgi üzere icra edildiğinde, bilincimizde esriklik hallerini, yüksek bilinç hallerini yaratır ve kendimizde aşkınlaşabiliriz. Aşkınlaşmaktan maksat, Ruhen büyüyebilmekle madde ile temasımızın çok boyutlu algısallığa genişlemesi ve mikro evren olan insanın, kendiliğini keşifte inceliğin zarafetine ulaşması ve böylelikle latifleşmesi ile ilgilidir.

Yüksek bilinç halleri çok boyutlu, farkındalıklı ve derinlikli haller olduğundan, frekansları da yüksek ve ışıklı hallerdir.
Işık bilgi demektir ve sanatçı esriklik halinde deneyimlediği yüksek frekansı (bilgiyi) ki bu yüksek bilinç halini ancak topluca ve çok boyutlu ve çok katmanlı icra ettiği sanatı ile ifadeleyebilmektedir. Tıpkı şairin şiirinde artık deneyimlenen ne ise O'nu ifade etmekte kelimelerin kifayetsiz kalması gibidir.
Görebilene, işitebilene ve hissedebilene, ifade edildiği boyutun, Gerçek ve Hakiki Yaşamın kapılarını barındıran ışıklarla ve sırlarla doludur.

Sanat; O'nun Sonsuz boyutlarında kendine olan aşkınlığını, nefesi olan insan eliyle ve yüreğinden geldiği şekliyle yeryüzüne işlemesidir.
Sanat; Aşkın Ol'anın yeryüzü ile Ol'an tanrısal muhabbetidir.

Sanat; varlığın kendini ve kendiliğinin iletişim halinde olduğu her şeye her An'da aşkınlaşması ise, o zaman Sanat sadece "sanatın kendisi" için yapılabilir. Çünkü sadece sanat sanat için yapıldığında sınırsızlığı ve sonsuzluğu ifadeleyebilir ve bu şekilde aşkınlaşabilir.
Sanat, sanat için yapıldığında toplumun büyümesi gelişmesi ve nihayetinde kendinle barışık yaşayacak kadar olgunlaşması için bir kuzey yıldızı olabilir.
Aslında bu "hal" deki sanat da sevginin bir başka boyutunun ifadesinden başka bir şey değildir.
Sanat anlaşılmak için yapılamaz. Anlaşılmak için yapılan sanat sıradan olur ve bu sanat değildir. İfade şeklidir. Anlaşılmak için yapılamaması, farklılaşma çabası ile ilgili olmaktan ziyade, kendiliğinin "anlaşılamaz olanın" ifade edilmesinin bir şekli olduğu içindir. Çünkü insan sadece kendinin anlaşılamaz olanını ifadeleyebildiğinde ve bu çok boyutlu zengin ifadesi ile diğerlerinin de çok boyutluluğuna dokunabildiğinde "gelişip büyüyebilir".
İnsan için yapılan sanat sıradan olur. Ve gelişime açık olamaz. Gelişimi tetikleyemez.
Sıradan olanda ilham ve yüksek titreşim ve yüksel alemlerin esrimeleri olmadığı için gelişim ve büyüme yoktur.
Dolayısıyla sanat değildir.

Sanat, büyümeye ve gelişmeye hizmet ettiği için tam ve bütündür. Olduğu gibidir.
Sanatta fazlalık yoktur; sanat da tıpkı Tanrının doğayı yarattığı gibidir. Sanat eseri olduğu gibi tam ve bütündür.
Zihinsel ve maddesel yapılar her ne kadar bunu algılayamasa da, kimi yerlerini fazla kimi yerlerini eksik görse de, sanatın ve üretilen eserin kendi içinde ulaşması gereken bütünsel bir amacı vardır.

Sanatın müşterisi yoktur. Olamaz. Sanat bir meta değildir. Tıpkı doğanın da müşterisi olmadığı ve doğanın bir meta olmaması gibi. Materyalist bir toplumda ruhsuzlaşmış insanlara, sanatın ve doğanın bir ruhu olduğunu nasıl anlatabiliriz. ..?
Ve Ruhun, daha hakiki gerçekliklerimize sadece bir yol olduğunu…
Ki yolu açan da her zaman fikirlerdir. Ve sanat da bir Fikirdir.
Sanatçının eseri ise somutlaşmış bir Fikirdir.
Ve sevgili Mevlana'nın dediği gibi, "Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler k; bir Hakikate ulaştırsın."

Sanat bilim din, hepside estetikle alakalıdır.
Estetikle ilgili olan ne varsa insanlık onurunu ve erdemini de birlikte taşımaktadır.
İnsanlığın onuru için yaşayanlar ve vazife edinip çalışanlar, bilirler ki estetik değerler, para karşılığı ısmarlama yapılamaz.
Estetik "kendinde" zaten bir "değerin" ölçüsü olarak bir "değer" olarak doğmuş olandır. Değerin değeri olamaz. Değer, değerdir.

Bu nedenle sanat bilim din meselelerinin, içine maddi değerlerin ölçü birimleri giremez ve girmemelidir. Sanat din ve bilim para karşılığı yapılmamalıdır.
Sanatın dinin ve bilimin para karşılığı alınabilir satılabilinir bir meta haline getirilmesi toplum için tehlikeli sonuçları da beraberinde getirecektir
Ve bilim insanın gören gözü olmaktan, din insanın dirildiği kalp olmaktan, sanat insanın canlandığı nefesi olmaktan uzaklaşacaktır.
Sıradanlaşacak, yozlaşacak ve ikileşecektir. Tıpkı şimdi modern toplumumuzun kopuk parçalı ve kutulara ayrılmış yasaklı sınırlı ve tabulu ve maalesef kendisine belletilen ve reva görülen "ölü" yaşamı gibi olacaktır.

Bu nedenle sanatçının din adamının bilim adamının özgür ve özerk olması kimseye bağımlı olmaması hatta ve hatta kendine bile bağımlı olmaması gerekmektedir.
Bu hal çılgınlık ve aşkınlıktır. Kendi kapından geçip gidebilmektir. Kendinden vazgeçmektir.
Çünkü kendinden geçen insan, İNSAN olabilir.
Sanatı bilimi dini, İNSAN olanların dışında icar edenler, dini bilimi ve sanatı para karşılığında satarak insanın başına akıl almadık çoraplar örmüşler ve sadece doymayan nefslerine hizmet etmişlerdir.Bugünkü insanlık olarak topluca yaşadığımız kargaşa da bundan kaynaklanmaktadır.

Yeraltı laboratuarlarında ölümcül biyolojik silahları üretenler, bilimi para için yapanlardır.
Dinin her türlü misyonerliğini ve avukatlığını yapanlar, dini para ve güç için yapanlardır.
Sanatı, ırk, cinsiyet, ideoloji üzerinden, insanın varoluş acısını derinleştirmek için ölüm ve ayrılık sınırlarında yapanlar, sanatı para, güç ve ün için yapanlardır.

Sanatı sanat, bilimi bilim ve dini dindar olarak yaşayanlar ise bu dünyada şimdiye kadar fakirlik ve sefillik içinde yaşamış ve ölmüşlerdir.
Hakiki olan değerini bulmalıdır. Ve bu değeri layıkıyla Layıkına sunacak olan insandır.
Toplum ikiliğe alışık olduğundan, kendi tekbaşınalığında yaşayanları yalnız bırakmışlar ve toplumdan dışlanmışlardır. Onlar Aykırıdırlar. Toplumu rahatsız edici fikirleri somutlaştırarak yaşarlar. Ve toplumu ileri doğru iterler veya yukarı çekerler.

Sanatı sanat için bilimi bilim için yapanlar ve dini dindar olarak yaşayanlar ve ideallerince yaşayanlar İnsanlık Ailesinin öncü ışınlarıdır.
Ve sadece "yaşamı" yaşarlar. Kendileri ve yaşamları birer mücevher olarak insanlık tarihinde yerini alır ve bilgelik incisi olarak sürekli kendinden sonra gelen sürgünleri besler. Bir şekilde ölümsüzdürler.
Çünkü yaşamak sadece fiziksel olarak yaşamak değildir.
Fiziksellik bir görünüştür. İnsan düşünceleri ilişkileri ve bilgeliği ile sonsuza kadar yaşayabilir.
Çünkü düşüncelerin ilişkilerin sonsuz boyutlu dünyaları vardır.
İşte sanat, sanat için, bilim, bilim için yapıldığında ve din dindar olarak yaşanabildiğinde, bu sonsuz dünyalar dünyaya inebilir.
Sonsuzluğun kapıları alabildiği kadarıyla insanlığa açılır ve dünyalar dünyalara akar.


İnsan ne zaman ki, yaşamını bir sanatı icra eder gibi yaşamaya başlarsa, kendisini Yaradanı da O zaman anlayabilecek ve aşk ile secdeye varabilecek ve gerçek bir "dindar" olarak yeniden doğabilecek.
İnsan, yeniden doğduğunda O'nun "ilmine" mazhar olarak bu dünyada hakiki yaşamına başlayabilecek.

Şiirsel yaşamları gerçek kılmanız dileklerimle …

Nilgün Nart


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org