Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nilgün Nart Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
DÜNYA SAHNESİ - SEÇİM
21.07.2007
Nilgün Nart
Okunma Sayısı : 2882
Oy Sayısı : 30
Değerlendirme : 4,73
Popülarite : 6,99
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Dünya Sahnesi - SEÇİM

Ülkemizde ve dünyadaki son gelişmeler, insanlar arasında ki bloklaşmaları ve kutuplaşmaları hızlandıracak nitelikteki siyasi ve toplumsal olayların etkisi altına girmiş gibi gözüküyor.

Herkes kendince inandığı, bekli de yıllarca söylem haline getirdiği bir hayalin peşinde sonuçların sorumluluğunu almadan bir yerlere savrulmakta.

Sonuçları bilmeyerek hatta tahmin bile etmeyerek varılacağı ümit edilen “hayale” gidiş eylemi, savrulmadır. Varmak istediğiniz yer olasılığı diğer milyonlarca ortaya çıkacak seçeneklerden biri haline indirgenmiştir. Sonuçta bir varışta yoktur. Eğer “hayalinize” varamıyorsanız, “taraf” olduğunuz düşünce, inanç ve vizyonda kalamıyorsanız, istediğiniz değişimleri ve birleşmeler taraf olma durumunuza ve vizyonunuza göre gerçek kılamıyorsanız sizin taraf olmanızın da manası kalmaz. Ama halen tarafsınızdır.

Bu halen “taraf” olma hali hırs ve iddia ve Varlığın onaylanma ısrarıyla birleşir ve İNATCILIK ortaya çıkar.
                       
İnatçılık size özel vizyonu kaybettiğinizin, sağduyunuzu yitirdiğinizin, mantığınızın kapandığı, gönül gözünüzün karardığı sizi siz yapan değerleri yitirdiğinizin açık bir göstergesidir. Bu hal içinde kalan anlamını yitirmiş bir hırs, inatçılığa taraf olmuş bir sağduyu ve varlığını ispat etme mücadelesi başlar. Bu mücadele de her şey mubahtır. Göze göz dişe diştir. Hırsın beslediği inatçılıktan başka her şey unutulmuştur.

Nefs akıl kesilmiştir.

Çaresi ise tarafta bulunduğunuz ve yapıştığınız, inat ettiğiniz her şeyi, ama istinasız her şeyi bırakıp gitmektir. Temizlik her şeyin terk edilmesi ile gerçekleşebilir.

Dünya ve ulusal sahne, inatçılık senaryolarının oynanmakta olduğu çetin bir oyun alanı haline dönüşmüştür.

Tek çare oyun alanını terk etmektir. Terk etmek insan olmayı seçmektir.

Bazen öyle vizyonlar, idealler vardır ve öyle değerlidir ki, o yolda mağlup olmak veya çekip gitmek bile zafer sayılır.

Bazen idealini terk edip gitmek idealinde kalmanın vizyonunda durmanın tek çaresidir.

Bazen kazanmak, kaybetmektir.
Bazen gitmek, aslında gelmektir.
Bazen bir şeyden ayrılmak, ona kavuşmaktır.
Bazen başarısızlık, başarıdır.

Bu tıpkı bir ağacın sert rüzgarlar eserken kırılmamak için salınım yapması ve esnemesi gibi bir şeydir.
Rüzgar serttir. Fırtına vardır. Ve siz bir ağaçsınız. Ya olduğunuz gibi duracak ve rüzgarın şiddetine göre kırılacaksınız. Ya da esneyecek ve fırtınayı atlatacak ve esneme hareketiyle yine tam ve bütün ne iseniz o olmaya devam edeceksiniz.

Bunun adı da Esneklik Yasasıdır. Terk etmek Esneklik Yasasını insanca en yüksek uyumda gerçekleştirme eylemidir. İnsanoğlunu kökten değiştirme gücüne sahiptir.

İçinde yaşadığımız dünya dualistik sistem üzerine çalışmaktadır. Her şey kendi zıddıyla var olabilmekte ve tanımlanabilmektedir. Beyin yapımız, mantığımız, zihinsel süreçlerimiz hep bu sistem üzerine işlemektedir. Dualistik sistemin işlediği iki değer, iki kutup bulunmaktadır.
Genel anlamı ile pozitif ve negatif. İyi ve kötü. Anlayabilmek için mana oluşturabilmek için bir yere taraf olmak durumu söz konusudur. Anlamı derinleşmesi için taraf olunan bölümde inançlar kalıplar değerler yargılar oluşturulur.

İşte insanı bitiren taraf olunan bir bölümde ön yargıların inançların oluşmasıdır. Ve kutup değiştirmek veya iki kutbun tam ortasında “0” noktasında durabilmek yani nötr kalabilmek çok güçleşir.
Çünkü pozitif veya negatif taraf boyunca yaptığı yolculukta biriktirmiş olduğu bütün yükünü inançlarını kalıplarını değer yargılarını boşaltıp yola yüksüz devam etmesi gerekir. Her an her şeye bulaşmış olan taraflılığını iyi bir gözlemle arındırması gerekir. Bu hal içinde nöbet tutmak veya arınmak veya tasavvuf ilminde “yanmak” veya  kısmen “Kendin olmak” sözcüklerinde karşılığını bulur.

Yanmayı göze alamazsanız inatçılığın kendisi olursunuz. Kendinizden uzaklaşırsınız. Bu da çatışma ve acı demektir. Mücadele demektir. İçinizdeki ve dışınızdaki savaş demektir.

Savaş daha çok inatçılık ve daha çok taraf olma eylemidir. Daha çok taraf olma içimizdeki ve dışımızdaki savaşın giderek daha şiddetli ve daha vahşi olacağı anlamına gelir.

Ta ki; birisi durmayı ve kendi tarafını terk edip gitmeyi akıl edene kadar.

Vakit geldiğinde dönüp gitmek ve bırakmak insanoğlunun bir özelliğidir.

İyi veya kötüde durmak taraf olmak ne iyidir ne de kötü. Acı olan bulunduğunuz yerde ne kadar durmanız gerektiğine karar verme seçimine sahip olduğunuzun bilincinde olmamanızdır.

Bu seçimi görmemize engel olan ise toplumsal etiketlerimizdir.

Halbuki olaylar ve nesneler oldukları gibi görülüp iyi ve kötü oldukları konusunda bir yargıya varılmadan, sizi hangisini gerçekten yaşamak istediğimize göre seçimde bulunabiliriz.
Bu seçimden sonra taraf olabilirsiniz.
Çünkü burada bir kavrayış oluşur.
Bu kavrayış aynı zamanda bir “yanıttır”.
Toplumsal bir tepki değil.

Seçim olaylar ve nesneler oldukları gibi görüldüğünde ortaya çıkan ve kavrayışla gelen içsel bir yönelmedir.

Tepki bir seçim değildir. İlk başta tepki bir seçim olarak görülmesine rağmen, içsel düzlemde bir kavrayışa ulaşmadığı ve bilinçli olmadığı için “yanıt” olamaz.

“Yanıt” İNSANOĞLUNA mahsustur. Tepki robotlaşmış insanın hareketidir.

Dualite de iki kutup arasındaki gidiş ve gelişler sürekli bir yerlere TARAF olmak durumunu gerektirir.

Ya iyide duracaksınız ya da kötüde.

Herkes kendince “kendi iyisinde” duracağı için karşı taraf bu arada hep yanlışta kötüde duruyor olacak. Herkes kendi iyisinde ( kendi gerçekleri zannettiğinde, inançlarında, sınırlarında, seçimlerinde)  taraf olduğunda karşıki kişi veya şeyler kötü taraf   olacaktır.  ( kötü tarafta kendisine göre iyi tarafta durmaktadır ve ona göre de diğer taraf kötü taraftır. Yanlıştır. Onun düzeltilmesi gerekmektedir)

Kendinizce iyi tarafta durma haklılığınızdan dolayı, kötüleri ve yanlışları düzeltmeye çalışacaksınız. Dilediğiniz gibi yaşamak için bunu yapacaksınız. Vizyonunuz için bunu yapacaksınız. Kendi Varlığınızın ispatı için bunu yapacaksınız. 

Size göre iyi ya da kötü olsun bir şeye tarafsanız Toplumsal Bilincin etkisindesinizdir. Taraf olma eylemiyle bölünmeye ve beslenmeye devam edeceksiniz. 

Ve Toplumsal Bilinç (Eski Enerji) kendisini beslemeye devam edecektir.
İyi de ve kötü de durmanız hiçbir şeyi değiştirmez, çünkü bir taraftasınız; SİZ ve diğerleri var.

Benlik olarak durduğunuz yer eğer bir tarafsa ve diğerleri varsa, bir şeyleri İyileştirme “çabası” içindesinizdir. Var olan zihnin algılaması ""iyileştirme"" ile beslenmektedir.
Çünkü eski enerji bölerek çalışır. Taraf  olmak durumundadır. Bütünlüğü anlayamaz. 
İyileştirmenin koşulu, “karşı tarafta” kötü bir şeyin olmasına ve değiştirilecek kabullenilemeyen bir olgunun bulunmasına bağlıdır. Yoksa iyileştirme eyleminin kendisi olmaz.

Bu bölünmeden çatışma…..mücadele…savaş  ortaya çıkar.
İçimizdeki savaş, dışımızdaki savaş.

Yapılması gereken tek şey bölmekten ve bölmeye zemin hazırlayan her şeyi ne olursa olsun  samimi olarak bırakmak ve Gerçek Kendimizi  bunlardan ayıklamaktır.

İnsan –İnsan Bilincinde bölünme yoktur. Bölünme olmadığı için çatışma da yoktur. Ve en önemlisi ayrılık olmadığı için savaş ta yoktur.

Gerçek insanoğlu;  kutuplar arasında “0” noktasında kalabilme gücünde olan varlıktır. “0” noktasından kalarak tıpkı bir pergel misali bütün alemi, her kutbuyla devran edebilir.

Seçimlerimiz deneyim alanımızı, yani dahil olduğumuz olayları meydana getirir.

Kabulleniş veya teslimiyet neye taraf olduğunuzu ve sonuçlarını açıkça görmek ve her ne iseniz onu kabullenmek anlamına gelir.
Kabulleniş olmadan seçim olamaz.
Seçim, değişimle ilgili bir kavramdır.
Seçiminiz yoksa değişiminiz de mümkün değildir.
Değişim bir seçim değildir.
Seçimin sonucu yaşadığınız hal değişimdir.
Değişmiyorsanız aynı kalır ne iseniz onu yaşamaya devam edersiniz.
Tekrarlar içinde kaderiniz gerçekleşir.
Seçimin gücü teslimiyetten gelir. Bu da değiştirme gücüdür.
Teslimiyetiniz yoksa taraf olursunuz. Ve bölünmüş zihinde kalırsınız.

Nötr halde bulunmak “ısrar” ve” tekrar” haline gelirse yine taraf olursunuz.
“Nötr halde olduğunuz zannettiğiniz siz” ve diğerleri vardır.

Israr ve tekrar “hali” gerçek kılmaz. Olmak istediğiniz bilgiyi “algılayabildiğinizde” “kavrayabildiğinizde” artık o bilgiyi bilmez, “öyle” olursunuz. Bilginin bilişini aşmak “haldir”.

İNSANOĞLU olabilmek için tekamül ettiğimiz Bilinçte veya Benlik durumunda "koşulsuzluğu", "zararsızlığı", "ihtiyaçsızlığı" kendimizde görünüşe çıkarabilmemiz, zihnin bölünmüşlüğünde kalarak ulaşabileceğimiz bir "hal" değildir.

"Koşulsuzluğu", "zararsızlığı", "ihtiyaçsızlığı" kendimizde görünüşe çıkarmayı istememek de pekaladır…..istemek de pekaladır.

Ya kaderimiz bölünmüşlük içinde kalarak tekrarlarla gerçekleşir.
Ya da seçimin gücünü kullanarak gerçekten değişmeye ve değiştirerek kaderimizin Efendisi olmaya başlarız.

Dünya Sahnesinde oynanan oyunlar ve aktörleri, yani bizler olmakta olanı ve kendimizi ( her ne isek ve ne tarafta isek) olduğumuz gibi görmeden DEĞİŞİM başlamayacaktır. Ne bu savaşlar son bulacak ne kıtlık ne acı ne sefillik son bulacaktır.

Seçimlerinizin farkında olmanız dileğimle.

Yazan Nilgün Nart





Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org