Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

sibel güntöre Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
KONUŞTUĞUN KADAR SEN SENSİN!
04.02.2006
Sibel Güntöre
Okunma Sayısı : 1139
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 4,5
Popülarite : 1,35
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

İnsan olmanın belirgin özelliğinden biri dil.Dil ile düşünme arasındaki neredeyse özdeşlik saptaması bunu koşul tutmakta. İnsan düşünen bir canlı .İnsan konuşan bir canlı. İnsan düşündüklerini duyumsadıklarını konuşarak ifade eden bir canlı. İnsan dili olan bir canlı. Düşüncelerin dilde somutlaşması , dışlaşması. Ne istediğini, ne umduğunu, ne hissettiğini,  nasıl bir hal içinde olduğunu en basitinden günlük yaşamın içinde  canlı kılarken ortaya koyduğun aslında kendinsin dedirten bir özellik . Sen konuştuğun kadar sensin. Konuştuğun sözcüklerinle varsın.Var oluşunun en kesin kanıtı söylediklerin Kendini ortaya koyuş biçimin. Dünyaya yaşama insana bakışın... hepsi sözcüklerin içinde gizli ya da açık. Onun için ağzından çıkanı kulağın duymalı. İstemediğin,  düşünmediğin, hissetmediğin sözcükleri söylememelisin,  yalan söylemek gibi ya da yanıltmak gibi ya da oyun oynamak gibi bir niyetin yoksa... sözcüklerini doğru seçmelisin ki,  sen doğru anlaşılabilesin. Kendini doğru ifade edebilesin.Günlük yaşam için elzem olan bu durum biraz daha yükseldikçe konuştuklarının içerikleri açısından, düşün gücünün uzanışlarını sergilemektesin.Sorduğun sorular,  verdiğin yanıtlar,  arayışların hep sözcüklerinde var; sen sözcüklerin kadar varsın. Ya susuyorsan! Derinliği suskunlukta arayansan. "Sen sus gözlerin konuşsun"  diyecek kadar işin ciddiyetinden uzaklaşıp sadece bir kaçış için böylesi sıradan tümcelerin ardına sığınıyorsan.Sen susuyorsan sen var mısın demek gerekir. Susmak da önerilen bir tutumdur. Bilmediğin yerde susacaksın belki. Gereksiz konuşmalar sadece konuşmak için konuşmak değil, peşinden koşulan. Günlük yaşamın içinde konuşup susacağı yeri bilmek önemli olmaktadır ilişkiler için , içinde bulunulan iletişim ağının sağlamcasına yürümesi için. Nerede susacağını bilmek bir erdemdir. Kendini ortaya koyuşun kişiliğini ele verişidir seçtiğin sözcükler. Seni sen kılandır  konuştuğun her tümcenin esirisindir; çünkü, o sensindir. Söz ağızdan çıktıktan sonra geriye dönüşü yoktur onun için bilinçle konuşmalıdır laf olsuna değil. Sustuğunda egemensindir belki sözcüklere ama o zaman da sen neredesindir? Yaşamın uzağında, bir düşüncesi , bir kişiliği , yaşama,  duruma dair bir yorumu olmayan bir canlısındır sadece İnsan olmak demek düşünmek demekse, düşünmek dille dışlaşıyorsa ve bu dışlaşma sözcüklerle oluyorsa, içini doldurduğun tümcelerin havada asılı kalmayıp birilerine ulaşmayı hedefliyorsa çok daha iyi düşünüp konuşmak gerekmekte... hele ağzından çıkan her sözcük değil sadece seni, bir toplumu da etkiliyorsa... gelecek ya da gün senin iki dudağın arasından çıkanla yürüyorsa daha özen ister daha bilinç ister daha dikkat ister... düşündüğün gibi konuştuğunu unutmadan konuşmalısın.Seni sen kılan dünya görüşün,  yaşama kattıkların ya da yaşam için uzak planların çoğu insanın da yazgısı ise hele, içinden geçtiğin yaşam yolculuğunda edindiğin bilgilerini yeniden yeniden gözden geçirmek sorumluluğundur artık. Kimsenin yazgısı senin dünya görüşünle belirlenemez en azından. Bu insana ya da bir topluma yapılamayacak kadar önemlidir.

"İnsan bu torba değil ki ağzı büzesin" gibi günlük kullanım içinde başıboş konuşmalara ne güzel de kılıflar bulmayı beceririz bilmeden sözcüklerimizle var olduğumuzu, konuştuğumuz kadar insan olduğumuzu... insan olduğumuz için konuştuğumuzu.Düşünmeden söylenen hiçbir laf yoktur aslında.Ya daha önce düşünülmüştür ya bilinç bir oyun oynar, hani dil sürçer de bu da Freud’ca bir oyundur  insanın kendine ettiği,  aslı ne denli kanıtlanmıştır bilinmez (aksini gösteren yaşam deneyimleri de vardır ; her sürçme bir bilinç oyunu değildir de dikkatsizliğin bir örneği ya da bilgisizliğin bir belirleniş biçimi gibidir de...). Hep tek bir nedene bağlamak eğiliminde olduğumuzdan edindiğimiz bir bilginin doğrusunu eğrisini irdelemeden/hazırcasına kullanmayı/ üzerinde düşünmeyi hiç yeğlemediğimizden hemen değerlendirmelerimizi yapıveririz ya...Onun gibi işte,  yapılan yanlışın düzeltilmesi için harcanan emek ya da çaba hiç yapılmadan önce harcansa da az hata az sıkıntı az üzüntü ya da az zararla ilerlemek olanaklı olmaz mı? Yanlışı yaptıktan sonra düzeltmek mi yoksa yapmadan iyice düşünmek mi daha yorucu olur insan için? İnsan önce düşünmeyi bilmeli konuşmadan da önce çünkü,  düşündüğün kadar insansın,  insan olduğun için de konuştuğun kadar seçtiğin sözcüklerinle varsın. Bu dünyanın ortasında bir birey,  bir kişilik,  bir yer sahibi olarak söylediklerinle biçimlenen ve biçimleyensin. Sözcük hazinenin kapasitesi senin nasıl bir eğitim içinden geçtiğinin göstergesidir.  Eğitimli insanla eğitimsiz insanın dili aynı mıdır ki? ( Nice eğitim almamış bilge insan vardır elbet. En eğitimlisinin bile düşünüp de bilemediği,  düşünmeyi bile bilemediği...)

Bunun içindir ki, okullardaki eğitimde dile önem verilmesi gerektir. Kulaktan dolma öğrenilen sözcüklerin ardında bir yaşam ile özenli okumaların bilgilerin aydınlanması içinde kurulan bir yaşam aynı olabilmekte midir ? Anadilinin kemiğini ve zenginliğini kavrayan bir kişi ile günlük sokak konuşmaları arasında sıkışıp kalmış insan aynı olabilir mi? Kurduğu yaşamda ya zengin ya sığ kalması edindiği sözcükleri ile koşuttur. Dünyasını oluştururken yorumlarken bir adım atarken bir çevre geliştirirken toplum içinde kendine bir yer edinirken konuştuğu kadardır gücü. Söyledikleri ile varlık gösterir ya da silikleşir ya da yok sayılır. Saygı görmek konuştuğun sözcüklerin ile olanaklıdır.Her durumda kendini kurtaracak kadar bilirsin dilini belki biraz okuyup da yazmışsan hele ; anadan doğma hatipler de vardır kulak hırsızı olup bir yerde duyduğu bilgiyi kendisininmiş gibi pazarlamasını bilen, sayısı çok değil azdır tıpkı dahiler kadar... işlemek gerek bu yetileri ... sonu yok öğrenmenin eğitimin... bir ucundan zorunlu başlatılsa da eğitim, kişi kendisi varmalı bu bilince daha da parlamak daha da aydınlanmak bu dünyada,  bu özelliklerle var olmanın hakkını vermek bir bilinç ile sarılmak okumalara düşünmelere ve ifade edişlere... unutma konuştuğun kadar sensin! Kendini kabul ettirişin ya da yok sayılışın sözcüklerinde gizli. Söylediklerin , söyleyiş biçimin,vurgun, sesinin tınısı ve ona yardım eden mimik ve jestlerin hepsi bir bütün. İnsanın bir bütün oluşu gibi. İnsan sadece düşünen ve konuşan değil, eyleyen bir varlık olarak da var elbette, ama konuşmak!   Sözcükler ve bunların belli yerlere oturması,  oturtulması düşün gücünün en keskin göstergesi. Doğuştan getirdiğin bu özelliğinin tasarrufu ve kullanımı ve gelişmesinin tek sorumlusu da sadece kendinsin .. yaşam seninse, bu yaşamı kurmak senin eserinse, konuştuğun sözcüklerinle varsın unutma ! Sözcüklerin,  tümcelerin senin insana ve yaşama bakışın,  edimlerinden de önce... kimse ozan değil , kimse bir edebiyat insanı değil,  kimse sıkı bir hatip değil , sıradan insan için bu söylemim ... özen ister dil... düşünmek  ve konuşmak ..konuştuklarınla var olmak... tüm yitirdiklerin ve tüm kazanımların" işte bu sensin!"  dedirten:  sadece konuşmaların ya da konuşamadıkların.

Düşün konuş / konuş var ol /varoluşun sözcüklerinle olanaklı / Unutma konuştuğun kadar sensin daha fazlası olsan bile bilmez kimse /Yaşam içindeki varlığın sözcüklerin üzerinde dikilmekte / seni sen kılan dilin ve düşünme yetinle sen sen olmanın bilinci ile korkma söyle ...var ol bu yeryüzünde,yaşamına sahip çık ve susma...susmak düşünmemektir/ susmak insan olmayı unutmaktır /susacağın yerler olsa da konuştuğunun hesabını verecek kadar sahip çık kendine /unutma konuştuğun kadar sensin / Düşündüğün kadar da konuşursun / Yetinme doğandan getirdiğin özelliklerinle./ Varsıllaştır bu yetiyi var ol, insan ol,  kabul gör ve yaşamışlığının bilinci ile insan ol! / konuşmuş olmak için konuşma sakın insan olayım diye! / bilmediğin yerde ahkam kesme ama ,sor hiç olmazsa sor sor sor... sorularınla da konuşursun ve sorduğun sorular kadar da düşünürsün, düşündükçe de konuşursun,  konuştukça da varolursun /seni sen kılan sözcüklerindir , ister soru sözcüğü,  ister ünlem,  ister üç nokta,  ister keskin bir nokta olsun sonunda.../.............

21 ekim 2003 /İstanbul.

Sibel Öztürk Güntöre.

not: özgürpencere.com 'da daha önce yayımlanmıştır.

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org