Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

sibel güntöre Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
İNSANIN HAMURU KÖTÜ ( MÜ?) !!!
18.02.2006
Sibel Güntöre
Okunma Sayısı : 1193
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,89
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

İnsanlık tarihinin içinde gezinirken , her anlamdaki tarihi içinde , karşılaşılan manzaralar hiç de iç açıcı değil. İnsan yüzyıllar içinde ilerleme kaydetmiş gibi görünüyor. Ama özünde içindeki olumsuzluklar ve kabul etmemek için direndiğimiz, düzeltmeye çalıştığımız ve "insan olma"  kavramı içinde mücadele ettiğimiz  "insan" nasıl bir insan sorusuna verilecek yanıtlarda genellikle insanı iyi tanımlamaya çalışıyoruz.
İnsanın çok özellikli olduğu kesin.Tanıma sığmıyor gibi... çeşit çeşit insan var ya da her insan ayrı bir evren söylemlerinin içinde  "insan " ı arıyoruz.

İnsanı anlama, bilme, kavrama edimi içindekiler ise  yorgun düşüyorlar bu çabaları içinde.

Yeryüzüne nasıl olmuşsa olmuş gelmiş insan bir çok açmazın içinde sıkışıyor. Birey olma kavgası içinde bir de ulus olma ya da devlet kurma ya da din ve ahlak kuralları içinde sıkışıp kalırken birey ve bireyüstü kurumlarla da mücadele ederken, özgürlük söylemleri ile yol bulmaya çalışırken  aslında hep insanın hamurunun kötü olduğunun ama bunun düzeltilmesi gerektiğinin bilinci içinde döneniyor ister bilerek ister bilmeyerek....

Felsefe tarihi içindeki sorunlar, siyasi tarih / savaşlar tarihi anlamında /,  kültür tarihi, bilim tarihi içinde hep kavga var hep şiddet var, hep "karşı olma" var... İnsan hep bir savaş durumunda... korkularıyla yaşam kaygılarıyla, ayakta kalmak, ezilmemek, yok olmamak için hep tetikte... insan yaşam yorgunu... bu kavga hiç bitmeyecek gibi...

Doğa içinde doğa ile kavgası var insanın... doğaya egemen olma arzu ile yol almış olan insan doğayı da yok ediverdiğinin ayırdında da şimdi, yine kendisi için doğayı nasıl kurtarırım telaşında...

Bir yok etme furyasıdır gidiyor... kendisi ayakta kalsın diye önüne geleni ezip geçiyor... çayırı çimeni , suyu , dağı bayırı  toz duman ettiği gibi kendisini de toz duman ediyor...

İnsan insanın üzerine basıyor... bu arada "insanlık" diye de bir kavramın içini doldurmaya çalışıyor hep. Humanismin , romantismin  gelişimi insanın içinde "insanlık" tohumlarının da bulunmasından...

İnsanın hamurunun kötü olduğunun farkında olanlar  bir takım kavramlar ve yazıp çizmelerle bir takım söylemlerle insanı insansallaştırmaya çalışıyorlar. Saygı duyulup desteklenecek tüm bu uğraşların içinde insan son derece acımasız.
Doğasında olduğunu bildiğimiz bencilliğinin, hırsının , kıskançlığının kıskacında  başka başka insanlarla da paylaştığı bu dünyanın canına okumakta.
 
Elimizdeki malzeme bu ! Bu malzeme ile en iyisini nasıl yaparız diye düşünenlerin bitmek bilmeyen çabaları ile İnsan bugünü bulmuş  bulurken de çok fire vermiş tabi... sevginin, aşkın ardına sığınıp insanı insan kılmanın  içini doldurmaya çalışırken bile sahip olma duygusundan arınamamış insan, gerçek sevginin de içini boşaltmış durumda... ne zaman ki , "benimsin " demeye başlamış sevgi bu noktadan itibaren, sevgisizliğin bir koşucusu gibi yol almış olmakta... insan doğasına yakışıyor sahip olmak.. kıskanmak ve bencillik, işte bunun için insanın hamuru kötü!
Tüm duygu yüklü sözcüklerin ardında sadece sevmek için sevmek yok aslında.. kendim için sevmek var... bu öylesine belirgin ki... insanın kendini sevmesi öneriliyor hep .. doğası da bu , olması gereken de bu ,  bu ama , kendini sevdiğin gibi bir başkasını sevmeyi becermek daha insanca olmaz mı ? İnsanca olsun dediğimiz aslında belki de insan doğasına en uzak düşen bir  belirlenim gibi..insan istiyor ... insan arzuluyor.. insan sahip olmak istiyor .. insan hep "en " i istiyor .. ulaşmak içinde her yolu deniyor.... güzel güzel olmazsa tehdit ediyor ;  tehditle de olmazsa yakıp yıkıyor can  acıtıyor...

Birileri güç gösterisinde bulunacak ve iktidar benim olacak iddiası ile yola çıkıp milyonlarca insanı telef ediyor hem de gözünü kırpmadan... ben en büyüğüm demek için ezip geçiyor sonra da bu " bilmem kimin "  iyiliği için oluyor.....

Hıristiyanlık inancı gereği insan zaten günahkar (her ne kadar günah belli bir edim ile sınırlı sembolize edilse de insan kötülüğe öylesine  açık ki...); insan kendisi yaşamda kalmak için bir başka yaşama rahatça son verebilecek kadar gözü dönmüş...  tüm bunları yok etmek bu ilkel duygulardan arınmak bir aydınlanma ya da bir gelişme kazanmak için mücadele veren onca insan da var elbet... insanın hamuru kötü ama düzeltilebilir , eğitilebilir , törpülenebilir bu olumsuzluklar diyen ve mücadele eden nice insan daha var ... yok sayılamayacak kadar çok sayıda insan var ve bu insanlar sayesindedir ki , insanlık biraz kendini toplayıp kendi neslini yok etmeden bugüne gelebilmiş ama bu iyi niyetli , gerçeğin ayırdında olup da tehlikeyi sezip de insanı insanlığa çekeleştirenlerin başarısı öbür şiddete yönelik bencil dünyanın insanı ile baş etmekte zorlanmakta..

Tüm romanların tüm filmlerin sonunda iyiler kazansın arzusu ve beklentisi içinde insan ,  işin aslında hep "kötü" nün kazandığını sanal bir dünyanın içinde reddetme derdinde... gerçek yaşam sandığımız yaşadıklarımızın içinde iyilerin kazanması hep umut edilen gerçek yaşamın aksine...insan "iyi" olmak istiyor... iyi ve kötü kavramlarının içleri değişime uğrasa da zaman içinde  / ahlaksal anlamda / yine de her insan sağduyusunun sezdirdiği bir iyi var ...Birlikte yaşamak zorunda olan insanın vahşetini, acımasızlığını , bencilliğini  törpülemek adına çoğunluğun yararının dikte edildiği öğretiler ve hukuk devlet anlayışları içinde insanı daha insanca bir yaşam içinde tutundurabilmek için değil mi bunca çaba? Bir kaos,  bir kargaşa olmasın diye değil mi tüm bu yaptırımlar bu kurallar bütünü bu düzenler, bu sistemler? Insan yaratıları olan yapay kurumlara gerek var bu yüzden; insan başı boş bırakılacak bir canlı değil bunun kendi de ayırdında olduğu için tüm bu kurumlar canlılıklarını sürdürmekte... kimse kimsenin canına kıymasın diye birbirinin gözünü oymasın diye tüm bu kurallar.. insanın hamuru kötü olmasa bu kurallar işlerliğini sürdürebilir miydi? Insan gelişimi ile koşut değişiklerle yol alıyor insanlık... hedef daha iyi bir yaşam daha kolay bir yaşam .. insan adaletin peşinde....

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti ile kendi paçasını kurtarmaya çalışan insan , insanlık namına söylense de yazıp çizse de söz sahibi olan iktidar güçleri hele de ekonomik gücü elinde bulunduran iktidar güçleri, tüm dünyaya egemen olma hırsı içinde  savaş açmakta , işkence etmekte ve bir azınlığın karşısında bir çoğunluk sadece seyretmekte... konuşsa da kimin umurunda... sesi cılız çıkıyor kendini insansallaştıran insanların... acımasızlar , ilkel doğalarının gücü ile daha da beslenen erk,  yakıp yıkıyor , yok ediyor ve insanlaşan insan sadece konuşabiliyor, itiraz edebiliyor, protesto ediyor çünkü elinden başkası gelmiyor....
 
Yaşam bir savaş gibi algılanıyor..."insan insanın kurdu"( T. Hobbes ) .. insan doğası bencil ve acımasız...canının bir parçası olan çocuğuna bile şiddet uygulayabilen, kendi istediği gibi davranmadığı için yavrusunu bile gözünü kırpmadan döven bir anne baba bir başkasına  daha kolaycasına şiddet uygulamaz mı çıkarına dokunulduğunda... şiddet sadece silahla değil, şiddet sözle şiddet elindeki erki  sadece kendi arzun doğrultusunda kullanma hakkını kendinde bulmakla ... kimseye ve yaşama saygı duymadan bildiğini okumakta .. şiddet her yerde, yaşam şiddetle içiçe... yok saymak bir diğerini: işte şiddetin ta kendisi... en küçük birimden en büyük birime kadar  diyorum ki , insanın hamuru kötü.... bu hamuru daha ılımlı hale getirmek için mücadele edenler bu kötülüğün ayırdında olanlar ... bugüne dek bu kadarı başarılmış gibi ama, insansallaşmış dünya bir ütopya ... İnsansallaşmıştan kasıt insanın hamurunun iyileşmesi anlamında...yoksa insansallaşma deyince insanın doğasını tam anlamıyla gerçekleştirmesi anlaşılırsa vay halimize !!!!!

İnsanlar çıkar çatışmaları içinde ... çıkarıma dokunanı yakarım hesabı... senin çıkarınla benim çıkarım ise hep çatışma halinde... bunun dengesi yine  öngörenler tarafından sunulan yaşam önerileri ile yol bulmuş kendine.... kim durdurabilmiş savaşları,  kim kimin üzerinde egemen olmasına engel olabilmiş.. dünya bir birlik olmak istiyormuş gibi görünse de birlik olmak istediği aynı inancı aynı coğrafyayı  aynı yaşam ilkelerini benimsemişlerle... ya da bu birliğin içinde  yine kendi yararını gözeten güçlü olanların tekelinde... dünya bölünüyor,  zaten bölünmüş dünyadaki  güç dengeleri sarsılıyor yeni güç kazanımlarıyla asırlar öncesindeki inancalarla bugünü yaşamaya çalışan insan,  insanlık dersinden hep sınıfta kalıyor...
 
Elimizdeki malzeme bu ! Yine de yılmadan bir avuç azınlık şiddete hayır diye bağırıp insana sevgiyi anlatmaya çalışmaya devam edecek... başaracak mı bilinmez ama günlük yaşamın en sınırlı anlarında bile birbirimizin gözünün içine baka baka haksızlık ediyorsak , kendimiz için yek diğerini gözümüzü kırpmadan harcıyorsak ve yavrularımızı dövebiliyor , hayvanları tekmeleyebiliyorsak,  insanın kurtuluşu ve doğanın kurtuluşu bir ütopya gibi durmakta... bugün bu noktadan bakıldığında iyimserliği, umudu elden bıraktırmayan bir yürekle gerçek dünyaya bakıp yapılanları yaşananları değerlendirirken içimiz vicdanımız sızlasa da yine de kendimize dönük olarak yaşayıp giderken kumaşı iyi dokunmuş insanların , hamuruna güzel biçim vermiş insanların varlığına ve söylemlerine tutunarak yaşamı yaşanılası kılmak ve yaşamdan ve insandan vazgeçmeden yine "insan" a tutunarak yol bulunacağı inancı ile.... insanın hamuru kötü mü sorusuna bir yanıt bulma arzusu ve "hayır kötü değil " diyebilmek için mücadeleye devam...

13 Mayıs 2004 / İSTANBUL.

SİBEL ÖZTÜRK GÜNTÖRE.

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org