Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

sibel güntöre Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
AHLAK DEDİĞİN!?!
02.03.2006
Sibel Güntöre
Okunma Sayısı : 1449
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 4,67
Popülarite : 3,63
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

İnsanlar toplu halde yaşamaya mecbur canlılardır. Bir başına yaşayamayan insan bir toplum, bir topluluk içinde yaşarken bir takım ilkeler, kurallar, yasalar ve normlarla sarılı bir düzen içindedir.  Hem bu düzen içinde uyumlu yaşamak durumundadır hem de için için ya da açık açık isyan ederek yaşamını sürdürür. Din, sevap ve günah kavramlarıyla insanı zapt- ı rapt altına almaya çalışır; hukuk yasalarıyla, suç ve ceza yaptırımlarıyla caydırıcı olmaya çalışır; ahlak ise, toplumun içinde en küçük birimden başlayarak en yaygın hali ile yaşamımızın içinde anbean yüz yüze kaldığımız doğrular ve yanlışlar içinde nasıl eylememiz gerektiğini dikte eden ilkelerdir. Yaptırımı toplum içindeki gelenek ve göreneklerle, alışkanlıklarla ya da kamu vicdanı çerçevesi içinde yerini bulur.

Etik dediğimizde anlaşılması gereken ise, bir “ahlak felsefesi”dir. “Ahlaksal olanın özünü, temellerini araştıran bir bilim olarak”  Felsefe Terimleri Sözlüğünde  ( Bedia Akarsu ) bir açıklama ile karşılanır. “İyi” ile “kötü” kavramlarının açımlanması ya da iyi ile kötünün ayrılabilmesi için bir takım ölçülerin konması ve bu ölçülerin tartışılması ile, yaşam içinde durmayan, eyleyen bir canlı olan insanın doğrudan içinde yer aldığı bir sistemdir, bir değerler bütünüdür ahlak. Ahlak insan ile can bulan, insana ilişkin yaşamın içinde capcanlı bir gerçekliktir. İnsanlarla can bulan bir gerçeklik.

Zamana, çağa ve toplumdan topluma değişiklikler gösterse de özünde, hedeflenen insanın “doğru”yaşamasıdır. Yani doğru eylemesi. Nasıl eyleyeceğinin / davranacağının / bir öğretisi olan ahlak, her dönem içinde sapmalar gösterebilir, değerler belki de örselenir, yok sayılır, yerine yeni değerler ve ilkeler gelebilir. Büyük bir hızla olmaz bu değişimler, uzun zaman alan değişimlerin özünde değişmeyen, insanın “ahlaksal” bir canlı olmasıdır.

İnsanın onayladığı ve yaşaması için elinden geleni yaptığı bu dizgeler, bugün artık tüm dünyanın küçüldüğü bir dönemde, daha çok önem kazanmaktadır. Çıkar çatışmalarının, güç gösterilerinin ve iktidarı, erki, ele geçirmek için/bir takım uluslararası ilişkiler ve yasalar doğrultusunda hareket ediliyorsa da/ ekonomik gücü elinde bulunduran, yayılmacı politikalarla dünyayı ele geçirme sevdasındaki devletler, yapacaklarını yapmaktan geri kalmamaktadırlar.

Din, hukuk ve ahlak aslında insanı korumak, kollamak ve yaşamını koruma altına almak, huzur içinde yaşamasını sağlamak için insanla varolan gerçeklerdir. Ne var ki, yine insan tarafından da hiçe sayılan bu dizgelerdir. Asıl üzerinde durulması gereken, bir takım kurallar ve yasa değişikliklerinin yanında, insanın eğitilmesidir. “İnsan nedir, kimdir? İnsanın özü nedir? “ sorularının yanıtlarını yeniden yeniden aramak ve biçimlemek zorundayız. İnsan “kötü” olduğunun ayırdında olduğu için  “iyi” yi önermekte ve iyiye özendirilmektedir. Zira bir savaş alanı olan dünya üzerinde yaşamını, canlılığını ve neslini sürdürmesi zorlaşacaktır.

Gittikçe zorlaşan koşullar altında yaşamaya çabalayan insanın ve insanlığın önünde çok ciddi bir sorun olarak “değerler” durmaktadır. Değerlerimizin ne olduğunu yeniden belirlemekle, gözden geçirmekle ve üzerinde çalışmakla görevliyiz.

Yaşadığımız toplumun içine, günlük yaşamımız içine bakacak olursak, birbirini ezen insanlar, çıkar ilişkileri, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” hesabı, samimiyetsiz, sevgisiz, saygısız nice ilişki içinde bir de can pazarındaysak, toplum en küçük biriminden en büyük birimine kadar ahlaksızlığı ilke edinerek eylemeye başlamışsa, bazı kutsal sayılan değerler değer yitimine uğramışsa, herkes birbirine potansiyel hırsız gözüyle bakıp, güvensizlik egemen olmuşsa, insan ciddi bir sarsıntı ve bozulma içindedir demektir.  “Siyasi ahlak”, “iş ahlakı”, gibi konuşmalar gündemleri meşgul ediyorsa, yolsuzluklar söz konusu ediliyor, şeffaflık konusu sürekli konuşuluyor ve sorun haline geliyorsa , bunların yaşandığı ve bunlarla yaşanan bir toplumda insanların tek tek ahlaklı oluşu ( ki, genel toplumun yapısının bozulması bireyi de olumsuz etkilemektedir ) ya da doğru eylemesi bir anlam ifade etse de, “para” nın güç olduğu ve yaşam değerlerimizde etkin güç olması kaçınılmaz bir gerçeklikse de, ne oldu bizim insani değerlerimize? Dürüst olmanın, samimi ve içten olmanın , iyi niyetle davranmanın enayilik olarak adlandırıldığı bir toplumun “ahlaklı” bir toplum olduğunu söylemek mümkün olur mu?

Ahlaksızlığı, insanı ezmeyi, yok etmeyi, hukuku hiçe saymayı, başkasının malına, namusuna göz dikmeyi, bir takım komplolarla, düzenlerle insanları tuzağa düşürüp para sızdırma yollarının bulunuyor olması, elde bulunan gücü, kendi çıkarların doğrultusunda esnetip ya da genişletmekle hem kendine hem de etrafına gelir sağlamanın, vatan, millet menfaatini hiçe saymanın, günü kurtarmaya bakarken çetelerin bol miktarda boy gösterdiği bir düzen içinde yaşamanın yeni bir ahlak olduğunu söylemek mi gerekiyor? Eğer gerekiyorsa, bu yeni”ahlak anlayışı” bugüne dek kabul ettiğimiz genel geçer ve olması gereken dediğimiz değerlerimizi, bize öğretilen doğruları tamamen yok sayan bir insanlığın habercisi ise...
Hanımlar ve beyler, lütfen düşünelim: Nasıl bir yaşama düzeni istiyoruz, çocuklarımıza nasıl bir toplum bırakmayı istiyoruz , onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu sözlerimizle değil, sunduğumuz davranış biçimleri ile öğrettiğimizi unutmadan, yeniden değerlerimizi gözden geçirmek zorundayız. Ahlaki çöküntü sadece “cinsel” bağlamda ele alınarak ya da bir takım “namus davalarıyla” sınırlandırılıp geri kalan tüm “ahlaksız” edimler kabul görüyorsa, vay halimize!

28 şubat  2006  / İstanbul.

SİBEL ÖZTÜRK GÜNTÖRE. 

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org