Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

sibel güntöre Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
ŞİDDETİ DURDURMAK MÜMKÜN MÜ?
16.03.2006
Sibel Güntöre
Okunma Sayısı : 961
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Bu sorunun yanıtını "evet" olarak vermeyi ne kadar çok isterdim. Benimle birlikte bir çok insan da aynı duygu içinde "evet" demek isteyecektir eminim. Büyük bir çoğunluk "şiddete hayır!" diyor da neden hala insan şiddet ile iç içe yaşıyor ve hemen her gün bu konuya  ilişkin bir habere tanık oluyor. Bunu insanın doğasında mı aramak gerekiyor yoksa toplumsal koşullarda mı?( Bu arayışın götüreceği nokta, yol bir tane değil kuşkusuz.) Bir çok neden sıralamak mümkün. Aslolan "insan". Burada insan unsurunu ön plana almamız gerekmekte.

İnsan kavramının içi dışı görüldüğü zaman, insanı anlama, tanıma çabalarımız devam ettikçe "insan olma" koşullarının, ölçütlerinin neler olduğu üzerinde kafa yordukça ve tartıştıkça bir gelişme kaydetmek mümkün  gibi görünmekte. Töreler, gelenekler, ekonomik zorluklar, eğitim dar boğazları ile çarpışan bir toplum içinde yaşarken bu sorunu irdelemek ve çözüm üretmek sanki akıntıya kürek çekmek gibi. Sadece bizim toplumuzun bir sorunsalı değil şiddet. Tüm insanlığın sorunu. Gelişmiş olduğunu bildiğimiz ülkelerde de bu sorun gündemde. Bir takım sosyal hak ve hukuku içinde çözümler bulunsa da sonunu almak olanaksız. Maalesef olanaksız.

Çıkar çatışmalarının olduğu yerlerde, erk hırsının insanın içini kemirdiği ve ele geçirdiği yerlerde , hele de güç, bu hırs sahibinin elindeyse, kınadığımız, reddettiğimiz şiddetin gerçekleşmemesi imkansız gibi durmakta.

Tüm din öğretileri, ahlak anlayışları içinde, erdemin peşinden giden insan, kendi değerlerini oluştururken , yaşadığı çağın gereksinmeleri ve getirdikleri ile biçim değiştirse de, yeni değerler oluştursa da, bu değerlerin "insan olma" ereğinden uzaklaştığı da görülmekte çoğunlukla.Yeni değerler kazanmak ,üretmek ve yaşama kazandırmak öyle kısa zamanda insanın yol alacağı bir gerçeklik değil kuşkusuz.  Asırlar içinde ne kadar yol alabilmişse bugünden yarına , bir anda şiddet denen kavramın tüm dillerden çıktığını, ölü bir söylem olduğunu görmek mümkün olabilir mi gerçekten? Olamaz tabi.

İnsan bu! Çok çeşitli özelliklerle yaşamın içinde duran insan, bir gelişme bir atılım içindeki insan, güçlendikçe daha da mı "kötüleşmekte"? Bilimi, teknolojiyi de kendi arzuları, ihtirasları içinde değerlendiren ya da uygulamaya koyan insan , aynı zamanda da bu imkanlarla insan için tüm iyi niyeti ile de varlık göstermekte. Çelişkiler içinde insan rayına oturmamış gibi.

Genel söylemin ötesinde, bireysel ve toplumsal yaşamımız içinden konuşacak olursak, çözümü yine sonunda bilinçlenmeye ve eğitime getirmek durumundayız. Bu da "sorgulayan" insan yetiştirmek üzere yola çıkacak olan bir eğitim, öğretim sistemi ile olanaklıdır. Kişi yaşam tercihini yapacak donanım ve olgunluğa ermek için ciddi bir emek  harcayacaktır. Bilinçlenme ve sorumluluk olarak yaşamı ve ilişkileri değerlendirirken, olabildiğince bencillikten uzak, kendisi dışındakini de "değerli" bulan bir anlayış içinde yaşayacak insanın bireysel yaşamında şiddet ancak sözcük hazinesi içindeki bir nokta olacaktır. Geleneklerin, görgünün getirdikleri ile , kendi donanımını edinmek için çalışan ve kendini yeniden yapılandıran insan belki bir sıkışıklık yaşayacaktır için için ama , doğru olanı yeğlemenin kendine kazandırdığı özgüven ile de daha huzur bulan, iç dünyası dingin bir varlık olmanın mutluluğunu, hazzını da yaşayacaktır.Sadece gördüğünü uygulama, geleneğin emrettiğini yapma insanın gelişmesinin durması demektir. Yaşamı içinde insan geçmişin bir adım daha ötesine geçemiyor, doğruyu", "iyi"yi sorgulamıyorsa bu nasıl bir gelişme?

Ekonomik zorlukların belini büktüğü insan bir de ilkelerle mi uğraşacak diyenleri duyar gibiyim. İlkesiz insan insan mıdır diye sormak isterim. Bir başka cana/canlara/ zarar veren insan ( ! ) Kendi zayıflığını attığı tokatlarla gücünü kanıtlama girişiminde bulunan insan, insan mıdır? Evet insandır; insan sıfatında doğmuş ama "insan olma " becerisini kazanamamış insandır sadece. Duygusal açmazlarına yenilen insanın, zafiyetini ortadan kaldırmak için kendisi üzerinde düşünmesi, değerlendirme yapması ve düzeltmesi için emek harcaması gerekmektedir. Ama önce "farkına varması" gerekir. Tüm  yaşadıklarının ve kendinin farkına varması gerekir. Farkına varmak, gerçeğini görmek ise, zor mu zor bir yoldur bilindiği üzre. Bu zor yolda yürümek isteyen insan "insan olma" yı erek edinmiş bir varlıktır. İşte bu farkına varmayı beceren insanlar tüm insanlık için çalışmışlar, söylemişler ve eylemişlerdir. Netice nedir peki? Başarısızlık mı? Değildir tabi. Ama henüz insan tam anlamıyla kendini gerçekleştirmeyi başaramamıştır. Çünkü insan gerçek anlamda sevmeyi," koşulsuz sevmeyi"  bilmemektedir. Bir başka cana saygı duymak için uğraş verilse de, aynı görüşü paylaşmamak, yaşam yorumu farklılıkları, amaca ulaşmak için her yolu mubah sayma anlayışı içinde gücü gücü yetene saldıracaktır. Kaba kuvvet ve başka güçleri elinde bulunduran "kötü niyetli" insan,  her zaman yaşam  sahnesinde yerini koruyacaktır. Tüm masallar iyilerin kazanması üzerine kurulu olsa bile, insan hiç de sandığımız gibi iyi değildir. "İyi" olmak için çabalamaktadır sadece. Şimdilik geldiği nokta da çok iç açıcı değildir, değildir ama, iyi ile kötünün çarpışmasına her zaman tanık olacağımız bir yaşam düzeni içinde bir gün belki de şiddetin yok olduğu, insanların huzur içinde yaşadığı, şimdilerde ütopik olan bir düzen içinde yaşamayı becerecektir.

İnsandan ümidi kesmek olmaz. İnsana yatırım ( en saf, temiz anlamıyla) yapmak gerekir. Farkına varmışların varmamışlara seslenmesi, ulaşması, örnek olması ve o insanları insanlığa kazandırması bilincinin yaygınlaşması için önce bireysel anlamda insanın kendi gerçeğini anlaması gerekecektir ve bunun için de, insanın önünü açan, kalıplardan sıyrılmasını sağlayan, özgür düşünceli, bir eğitim sistemi ilk koşuldur. İnsanın gelişmesini durduran ya da kötü niyetli(!) davranışların onurlandırıldığı düzenler içinde şiddetin önünü almak asla mümkün olmayacaktır.

Hırsına, kıskançlığına, bencilliğine, gelişmemişliğine" yenik düşen insanların sayıları azalmadıkça şiddeti durdurmak mümkün olmayacaktır.

23 ocak  2006 / İstanbul.

SİBEL ÖZTÜRK GÜNTÖRE.

not: daha önce yayımlanmıştır. 

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org