Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Abdullah Çağrı ELGÜN Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
İstiklâl Marşı'nın Mânâsı
16.04.2010
Abdullah Çağrı ELGÜN
Okunma Sayısı : 1505
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

12 MART 1921 İSTİKLÂL MARŞI MÂNÂSI
Abdullah Çağrı ELGÜN
cagrielgun@hotmail.com
İstiklâl Marşı?nın mânâsı üzerinde durmak istiyorum. Marş?ın adını aldığı ?istiklâl? kelimesinin anlamı, bağımsızlıktır, hürriyetir. İstiklâl bir milletin, hür ve bağımsız yaşama biçimidir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında vatan evlâtlarını coşturacak, orduyu mânen yükseltecek, bir Marş?a ihtiyaç vardı. Bunu da en güzel şekilde Âkif dile getirdi. Vatanın üzerinde yaşayanların hislerini o, büyük bir cesaret ve kahramanca haykırdı:

?Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,
O benim, milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimidir; o benim, milletimindir ancak!..?

Âkif, Türk Milleti?nin mensuplarına sesleniyor ve ?Korkma!? diyor; çünkü bu korkuda bir ödleklik yok. Asil bir endişe, fazilet var. Onun çin şair, Türk Milleti?ne ve onun kahraman ordusuna; karanlığın çöküp, akşamın gelişi gibi ufukları süsleyen, akşam kızıllığının sönüşü gibi, ay yıldızlı bayrağımın da söneceğini, esir edileceğini zannediyorsan, endişelenme; ?korkma!?; çünkü, her zaman olduğu gibi, akşamın kızıllığı gökyüzünde kaybolur; ancak Türk hayatının, varlığının sembolü olan ocak, ocaklar, sönmeyecek sönmez!..
Hayatın sembolü olan, şu tüten bacalar, ocaklar, bunun en büyük delilidir. Bu ocaklar sönüp, her birinin, harap ve viran olması lazımdır ki Bayrağımız indirilsin, esir edilsin. Aksi halde endişelenmen için bir sebep yoktur.
Türk ocağını tüttüren, tek bir fert, ayakta oldukça, Ay Yıldızlı Bayrağımız, dalgalanacaktır. Türk milleti gibi, hürriyetine düşkün, hürriyet, istiklâl için, kanını, son damlasına kadar akıtmağa hazır, asîl ve şerefli bir milletin, bayarağını göklerden indirmek, mümkün değil; hatta imkansızdır.
Gökteki kara bulutların, uğursuz gölgesinin, O?nu söndürmeğe gücü yetmeyecek. Göğün üstüne doğru uzanmak isteyen alevler, çöreklenen karabulutlar tabii olarak dağılacaktır ve yok olacaktır; fakat bayrağımız asla ve asla yere inmeyecek, gökyüzündeki bulunduğu yükseklikteki yerinde parlayarak dalgalanmasına devam edecektir.
O, yalnız ve ancak benimdir; benim milletimindir; başkasının olamaz.

?Çatma kurban olayım, çehreni ey, nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet; bu celâl?!.
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır Hak?ka tapan, milletimin istiklâl??

Bayrak, burada, öfkeli ve kızgın? Bu öfke ve kızgınlık içerisinde, kaşlarını çatmış, yüzünü asmış bir insana banzeteliyor. Asık surat, çatık kaş ve öfkede, Türk Milleti?ne güceniş var?
Bu gücenişin sebebi: Türk milletinin içine düştüğü, çaresiz gibi görünen ve kendine zarar gelebileceği, dalgalanmasının durdurulup, yüksek bulutların üzerinden, indirileceği endişesidir.
Bunun için kaşları çatık, yüzü asık, ve endişeledir; oysa şair, bunca yıl kendisini göklerdeki, saltanat sürdüğü köşkünden, indirmediğimizi; uğrunda şehitler verip, kanlar dökerek; asalet ve şerefine leke getirmediğimizi hatırlatarak, asık surat ve endişesinin yerinde olmadığını ikaz ediyor.
Bu şekildeki bir davranışından dolayı, uğrunda dökülen kanlarımızın da kendisine helâl olmayağını, hatırlatılıyor.
Doğru ve adaletten ayrılmayan Türk milletinin, bir adı da ?Hak? olan, Allah inancından dolayı, bağımsızlık, hür olma isteği, istiklâl hakkıdır. Esirlik, kölelikse, doğru, Hak olmayan, Allah inancından yoksun, emperyalist ülkelerin hakkıdır. Bunun için, esarete; ancak onlar müstehak olabilirler. Türk Milleti değil?

?Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış!?. Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım??

Bu, erkekçe sesleniş, Türk Milleti?nin kainata haykırışıdır? Ben, tarihin ilk devirlerinden bu yana, hür yaşadım ve hür yaşamağa devam etmekteyim. Bundan sonra da hür yaşamakta kararlıyım. Bana zincir vurmak isteyen gafillerin, akılllarına şaşarım? Bunlar, olsa olsa çılgın, akıldan yoksun kimselerdir. Kükremiş sel gibiyim ki, önüme çıkacak bütün engel ve bendleri çiğner, aşarım. Bu, azim ve kararım karşısında, dağlar dahi olsa, onları parça parça eder; yırtar, açık denizlere dahi sığmam taşarım?
Böylesine bir aşkla dopdoluyum?
Şair, haksız bir maddî güçle, haklı bir imanın, karşılaştırılmasını da yapıyor. Batı?nın her fırsatta, medenî olduklarını söyleyen milletleri; Dirina?da kardeşlerimizi çocuk, yaşlı demeden kazığa geçirip, adını Kazıklı Voyvoda?lığa; Paris?i yakarak içinde, kendi insanlarının diri diri yanmasını, bir tepeden seyreden zalim ve vahşi Neron?u; Astrahan, Kazan, Hokant, Buhara, Kızılsu, Bendesen, Hive ve ve Göktepe?de beşyüzbin Müslüman-Türk?ü, hiçbir canlı bırakmaksızın, katledenleri; Batı Trakya, Bulgaristan?da ismini ve dinini değiştirmek için, topluca katlederek toprağa gömenler; Azerbaycan, Karabağ, Bosna ve Çeçenistan?da insanları üç kuruşluk menfaatleri için sorgusuz sualsiz parçalayanlara göz yuman sözde medeniyet sahibi Batılılar? ve Doğulu yamyamlar?
Nice, zalim Neronlar gibi acımasız bir şekilde, memleketimizi, dört bir yandan işgal etmiş; yakıp yıkmışlardı.
Ogüne kadar, hiç denenmemiş silahlarına, yıpranmamış ordularına, pek güvenmişlerdi. Türk Ordusu ve insanının, imanını hesaba katmamışlardı.
Bunun için, her türlü pervasızlık, yapmadık edepsizlik bırakmıyorlardı.
İzmir?de bir cami içine doldurdukları yaşlı, genç ve çocukların aralarından gözlerine kestirdiklerini alıp, nefislerini tatmin ettikten sonra, çeşitli uzuvlarını da keserek bir caminin içerisine gaz dökerek yakabilecek kadar canavarlaşmışlardı.
Sözde medenî olduklarını söyleyen ve bunu her fırsatta dile getiren, bu ahmakların medeniyetini, kocalmış, tek dişi kalmış; canavara benzetmekte, şair, elbette haklıydı. Her zaman, insan haklarından bahseden, medenî olduklarını her fırsatta söyleyerek, medeniyetsizliklerini, barbarlıklarını, medeniyetin kisvesi altına gizleyip, insanları, diri diri toprağa gömüyorlardı? Bosna?dan götürdükleri onüç-onbeş yaş arası daha çocuk sayılan kızları, İsviçre?de randevu evlerinde pazarlayanlar, köpeklerden aldıkları sipermleri, Bosnalı kadınların rahimlerine yerleştirebilecek kadar alçak ve aşağılık bir soydan gelenler, medeniyetten nasıl bahsedebilirlerdi?..
Bu yüzden Batı?nın medeniyeti: TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVARDI?Bu canavarın ulumasının, uğursuz sesler çıkarmasının, gerçek medeniyeti, gerçek imanı yok etmeğe gücü yetmezdi.

?Bastığın yerleri ?toprak? diyerek geçme; tanı!
Düşün altında binlerece kefensiz yatanı,
Sen şehit oğlusun incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.?

Bastığın yerleri, nihayet topraktır diyerek geçme tanı? Bu topraklar uğrunda, toprağın altında binlerce kefensiz yatanı, kefensiz gömülen şehitleri düşün. Vatanını ve kendini tanı. Sen şehit oğlusun. Vatanının kıymetini bilmez; atalarına layık olamaz, dünyalara değen bu cennet vatanı, düşman ellerine teslim eder, ondan fedakarlığa razı olursan, onların ruhlarını incitirsin. Yazıktır; sen şehit oğlusun. Onları incitme. Dünyaları verseler de yine bu cennet vatanı verme?

?Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ,
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüdâ!
Etmesin tek vatanımdan, beni dünyada cüdâ??

Bu cennet vatanın uğruna kim fedâ olmaz ki?.. Bu vatan, bu topraklar uğrunda, okadar can verilmştir ki toprağı sıksan, şehitler fışkıracak. Bu topraktan fışkıran şehitler, vatan için canlarıını feda edenlerin ispatıdır.
Allah, sevgilimi, varlığımı, hatta canımı alsın da beni vatanımdan ayırmasın?
?Ruhumun senden ilâhî, şudur ancak emeli,
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli,
Bu ezanlar ki, şahadetleri, dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim, inlemeli??

Burada şehitler Allah?a yalvarıyor:
Tanrım, senden ruhumun isteği, dileği, yalnız ve ancak şudur: Dinî ve millî bakımdan kutsal olan yerlerimize yabancı eli değemesin. Bu kutsal mâbetler, düşman çizmeleri alatında çiğnenmesin. İçinde, dinin temeline şahitlik eden, yüksek sesle okunan ezanlar, ebedî olarak yurdumun üstünde inlemeğe devam etsin.

?O zaman, vecd ile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan İlâhî, boşanır kanlı yaşım,
Fışkırır, ruhu mücerret gibi yerden nâşım,
O zaman, yükselerek, arşa değer belki başım.?

Âkif?in ruhunun gerçeğe ererek, Tanrı katına ulaşması da bu vecd ile gerçeğin kavranmasındandır. Cesedinin yanında herhangi bir taş varsa ki bu taşlar dahi, dile gelerek, vatan topraklarının, düşman çizmeleri altında çiğnenmemiş olmalarından dolayı, binlerce defa, secdeye kapanarak, şükranlarını ifade edişi de bundandır.
Görevini yapmış olmanın verdiği vecdle (Memleketten düşman kovulur, ezanlar inlemeğe devam eder, zalim düşmanların mel?un ayakları koparılırsa) Âkif?in ruhu da bedeninden sıyrılarak, kurtulacak ve göğün en son katı, arşa yükselecektir.

?Dalgalan, sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl,
Olsun artık, dökülen kanlarımız sana helâl;
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok, izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hak?ka tapan, milletimin istiklâl!??

Ey, şanlı bayrak!.. Ardından aydınlğı müjdeleyen sabah şafağı gibi, sen de gökyüzünde dalgalan. Sana, senin uğrunda dökülen kanlarımızın hepsi helâl olsun. Herkes bilsin, anlasın ki bundan böyle, sana ve ırkıma sonsuza dek yokluk yoktur. Türk topluluğu dünya durdukça, yaşamasına devam edecektir. Hürriyet, bugüne kadar yaşamış bayrağımın, istiklâl de Hak?ka tapan milletimin hakkıdır?

İSTİKLÂL MARŞI
?Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,
O benim, milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir; o benim, milletimindir ancak!..?

Çatma kurban olayım, çehreni ey, nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet; bu celâl?!.
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hak?ka tapan, milletimin istiklâl?

Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış!?. Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım?

Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim, iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar.

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni; dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır, sana vaadettiği günler Hak?kın,
Kim bilir, belki yarın; belki yarından da yakın?

Bastığın yerleri ?toprak? diyerek geçme; tanı!
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı,
Sen şehit oğlusun incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı?

Kim, bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ,
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüdâ!
Etmesin tek vatanımdan, beni dünyada cüdâ?

Ruhumun senden ilâhî, şudur ancak emeli,
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli,
Bu ezanlar ki, şahadetleri, dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim; inlemeli?

O zaman, vecd ile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan İlâhî, boşanır kanlı yaşım,
Fışkırır, ruhu mücerret gibi yerden nâşım,
O zaman, yükselerek, arşa değer belki başım.

Dalgalan, sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl,
Olsun artık, dökülen kanlarımız sana helâl;
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok, izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hak?ka tapan, milletimin istiklâl!?

KAYNAKLAR:
1)?Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı ve İstiklâl Savaşı? Abdullah Çağrı ELGÜN,
2) Kültür Basın Yayın Birlği Yayınları. İstanbul. 1989
3)?TürkDili?, Abdullah Çağrı ELGÜN. Geçit Yay. 1999, Kayseri
4)?TürkDili? , Abdullah Çağrı ELGÜN. Laçin Yay. 2001, Kayseri



Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org