Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
GURBET ÇİÇEKLERİ
23.09.2005
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Okunma Sayısı : 2220
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

 


 
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
 
Ayşe ortaokul ikinci sınıfa kadar başarılı bir şekilde okudu. Gelirlerinin az olması sebebiyle babası onu okula daha fazla gönderemedi. İki yıl sonra, komşularının Fransa’da çalışan küçük oğlu Recep efendinin, kızlarıyla evlenme isteğini de bir şans kapısı diyerek geri çevirmediler. Sade bir düğün yapıldı.
Ve Sirkeci’den kalkan bir trenle 1980 yılının Aralık ayında Ayşe gurbet yollarına düştü.
 
Recep efendiyle karısı arasında on yaş fark vardı. Önceleri çok güçlük çekmesine rağmen gurbetin acımasızlığı ile, kocasının anlayışsızlığı Ayşe’ye epey tecrübeler  kazandırdı. Aklı ve anlayışıyla bütün zorluklara karşı dirençli olabileceğini her haliyle gösteriyordu.
 
Evliliklerinin beşinci yılında bir erkek çocukları dünyaya geldi. Ayşe hamile kalıncaya kadar da  kocasının suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı... “Hatta sen kısırsın ... seni boşayacağım” tehditleriyle Ayşe’ye  söylemediği söz kalmadı.
Ama sonraları doktorlar, tedavi gören her ikisinden kusuru, Ayşe’de değil onda bulmuşlardı.
Patronundan gördüğü baskılarla beraber ağır işlerde çalıştırılması Recep efendinin sinirlerini iyice gerginleştirmişti. Baskılar sadece iş yerlerinde kalmıyor, evlere ve aile hayatına kadar yansıyordu... Kocasının stresten uyuyamadığı gecelerde, Ayşe de uykusuz kalıyordu...
 
Yabancı olmak ve bu şekilde para kazanmak gurbette kolay değildi... Dışarıdan hoş görünen bir çok şey gibi gurbet hayatı “alamancılar” süslemesi içinde gerçeği yansıtmıyordu? Ayşe bunları düşünürken yarınlara taşınacak acı hatıraları da kalbinden asla çıkaramıyordu.
 
Dört yaşındaki çocuklarının koltuğun üzerinde uyuduğu bir sırada, havanın soğuk olmasını da düşünen Recep efendi :
“Hanım... çocuk uyurken mağazaya gidip gelelim...”dedi... Ayşe bir an için tereddüt ederek kendi kendine mırıldandı “Hadi çocuğa bir şey olursa?...Durup dururken gene kocamı kızdırmayayım...Gurbet hayatı zaten sabrını tüketti.. Her halde çabuk gider geliriz... Dışarıda hava da çok soğuk...”
Recep efendi karısının kendi kendine söylendiğini fark edince :
-         Bir şey mi dedin?
-          Yooo... Kendi kendime mırıldandım... Hava da çok
soğuk... Hiç olmazsa çocuğumuz üşümez...
-         Ben de aynı şeyleri düşünmüştüm...
 Evleri Paris  bölgesinde bulunan Argenteuil’de idi... Çok  konforlu da sayılmazdı... Gidecekleri Carrrefour Mağazası ise arabayla on dakikalık mesafedeydi... Aceleyle evlerinden çıktılar.
 
Alışveriş süresi yaklaşık iki saat sürdü... Yol bir trafik kazasıyla iyice kapanmıştı. Ayşe’nin içinde bir sıkıntı vardı... Zaman
zaman bu boğazında adeta düğümleniyor, nefesi kesiliyordu...
 
Kocasını da endişelendirmemek için oradan buradan konuşarak zaman kazanmaya çalışıyordu... Biraz ilerideki kaza yerine giden ambulans sirenleri, polis  araçları da onlara iyi etki
bırakmıyordu...
Nihayet yol açıldı... Her ikisi de derin nefes aldılar. Ve kazasız  belasız evlerinin önüne geldiler. Arabalarından inerken Recep efendi karısına :
-         Sen hemen yukarı koş... Belki çocuk uyanmıştır...
Ayşe evin anahtarlarını kocasından almayı unuttuğunu, fark edince geri döndü;
“Hay aksilik... anahtarları almayı unuttum...” diyerek kendisine doğru gelmekte olan kocasından onları aldı ve tekrar üçüncü kata çıktı... Kapıyı açtığı zaman küçük Ali’nin elinde  büyük bir bıçak vardı... Salonda bulunan yeni alınmış deri koltukları  bu bıçakla  kullanılamayacak hale getirmişti... Recep efendi içeriye girdiğinde çılgına döndü. İri elleriyle küçük Ali’yi dövmekle kalmadı... Onun  ellerini sert bir iple bağlayarak banyo küvetinin içine attı...Ve dışından kapıyı kilitledi, “Şimdi koltukları parçala bakayım gücün yeterse...” diye bağırdı... Sert ve kendi kendini kontrolden çıkmış kocasının bağrışmaları karşısında Ayşe için için ağlayarak titriyordu,... “Koltuğu her zaman alabiliriz ama çocuğuma, biricik evlâdıma bir şey olursa... Ben ne yaparım o zaman?” diyordu içinden, ağlarken... babasının iri elleri altında ve gürlemeleri karşısında yardım bekleyen, annesine beni kurtar dercesine küçük Ali’nin bakışları, unutulacak gibi değildi... Ayşe bütün hayatını etkileyecek bu anı asla unutamayacaktı...
 
Aradan üç saat geçmişti... Kapılarının önünden sesler geliyordu. Sonra kapılarının zili çalındı. Komşuları Dursun bey  ve Hilal hanım küçük çocukları Ferhat ile ziyaretlerine gelmişlerdi.
-         Recep efendi misafir kabul eder misiniz?
Ayşe çok sevindi. Zihninden “çocuğum şimdi kurtulacak...”
diyordu... Ve yürekten :
-         Buyurun...buyurun ! dedi.
Komşularının altı yaşlarındaki çocukları  Ferhat annesine sessizce :
-         Anne... Ben Ali ile oynamak istiyorum...
-         Sahi Ali nerede bizim çocuk, onunla oynamak istiyor...
Recep efendi ve Ayşe önce birbirlerine bakıştılar...
Sonra Ayşe dayanamadı :
-         Biz  çocuğumuzu, uyurken evde bırakarak Carrefour’a
gitmiştik... Orada iken uyanmış... Bizi bulamayınca
mutfaktan büyük bir bıçak alarak rast gele üzerinizdeki oturduğunuz yeni deri koltukları parçalamış... Kocam her gördüğünde sinirlenmesin diye ben biraz evvel, üzerlerine battaniye örttüm...
-         Hilal Hanım:
-         Sonra ne oldu?
-         Bey’im çok sinirlendi... Ayşe gözyaşlarını tutamayarak...
-         Önce iyice dövdü... sonra...
  .....
-         Sonra ellerini bağlayarak banyo küvetinin içine attı.
Dursun Bey:
-         Ne zaman oldu?
Recep efendi :
-         İki üç saat oldu...
Hilal Hanım :
-         Yani üç saattir küçük Ali, banyoda demek... Sizde hiç insaf
yok mu?
 Hilal hanım ve Dursun Bey yerlerinden fırlayarak banyoya koştular.
Hilal Hanım :
- Bir de üstelik küçük, minicik yavrunun üzerine kapıyı kilitlemişsiniz... Bu olacak iş değil... Yazıklar olsun size...
Hilal hanım, Recep efendiye dönerek...
-         Sonra hanımına baskı yapa yapa bu duruma
düşürdün...Çocuğunun bu hali karşısında korkudan hissiz kalacak kadar...Sen ne biçim adamsın be!...
Dursun Bey hanımına eliyle dokunarak sessizce :
-         Fazla ileri gittin... Ağır konuşma... Zaten adamların başı
dertte...
Banyo kapısı açıldığın da küçük Recep banyo küveti içerisinde uyuyordu. Ayşe fırladı ve çocuğunu bağrına bastı...  Elleri mosmor olmuştu... Uyanan Ali’nin ellerini misafirleriyle çözdüler... Ama morluk dakikalar  geçmesine rağmen kaybolmamıştı...
Dursun Bey :
-         Çocuğu acele hastaneye götürmemiz lazım... Kangren
olabilir...
Ayşe ve Recep efendi komşularının bu sözleri karşısında donup kalmışlardı.
Hepsi iki araçla hastaneye gittiler.
Acil serviste bütün müdahalelere rağmen, küçük Ali’nin iki eli birden kesilmişti. Hastane çalışanları dahi olay karşısında gözyaşlarını tutamamışlardı.
 
Küçük Ali, artık bundan sonra oyuncaklarını iki eliyle tutarak oynayamayacaktı... Annesinin ve babasının ellerinden tutamayacaktı... Çok sevdiği Afyon’daki dedesine resim yapıp gönderemeyecekti... Asker dahi olamayacak... Mektup dahi yazamayacaktı... Ve en önemlisi koltukları bir daha parçalayamayacaktı...
 
Ya annesi ve babası küçük Ali’nin yeni dünyasında eskisi gibi olabilecekler miydi? Babası bir daha bağlıyacak bir el bulamayacak... Onun elleriyle verilecek bir bardak sudan dahi her ikisi mahrum kalacaklardı...
 
Aradan üç gün geçmişti. Küçük Ali, akşam üstü yavaş yavaş babasına yaklaştı. Babası başını kaldırarak, oğlunun, hüzünlü  haliyle bir şeyler söylemek istediğini fark etti.
-         Babacığım bundan sonra yaramazlık yapmayacağım. Size
söz veriyorum. Bir daha bıçaklara da dokunmayacağım.
Uyuduğum zaman, siz evde olmazsanız bile yatağımdan aşağıya inmeyeceğim... Ne olur babacığım doktor amcalara söyle de benim ellerimi geri taksınlar... Ne olur babacığım bana ellerimi geri versinler!...
 
Recep efendi, bu sözler karşısında dayanamadı... Çocuğuna iyice sarıldı...Kokladı...
Bu son olacak diyordu... Bir naylon torba içerisine bir şeyler koydu... Hanımına baktı... Küçük Ali babasının arkasında idi... Bir ara göz göze geldiler... Sonra kapıyı dışarıdan kapayarak aşağıya indi.  Arabasıyla  evin önünden uzaklaştı. Ayşe ve küçük Recep pencereden onun gidişini gözlediler... Evlerinin önündeki ışıksız caddede gözden kayboluncaya kadar...
Hanımına “Allahaısmarladık ...” bile dememişti. Uzun süre kocasından haber alamayan Ayşe, gece yarısı Emniyet Müdürlüğü’ne gitti. Evden çıktıktan sonra bir daha eve dönmediğini bildirerek, kocasının bulunmasını istedi...
Eve geldikleri zaman Ayşe kocasının koltuk üzerine bıraktığı gömleğini kokladı. Kendi kendine: “ Recep... her şeye rağmen ben seni seviyorum... Seni bu hale getirenler utansın...” dedi.
Annesinin ağladığını gören küçük Ali :
“- Anneciğim babam bir daha eve dönmeyecek mi? Yoksa benim ellerimi istemek   için doktor amcaların yanlarına mı gitti?
Ne olursun anneciğim babama söyle de doktor amcalar ellerimi geri taksınlar... Ben oyuncaklarımla oynayamıyorum.”
Ayşe çocuğunun bu sözleri karşısında gözyaşlarını tutamadı. Kucağındaki yavrusuyla koltuk üzerinde uyuyakalmıştı.
Ertesi günü, sabahleyin iki polis memuru evlerine geldi. Kocasının bir ağaca bağladığı iple, kendisini asarak intihar ettiğini, kimlik kartını da üzerinde bulduklarını kaydettiler...
Ellerini kaybeden çocuğu için gözyaşı döken bir ananın henüz gurbetteki çilesi bitmemişti...  Gözyaşları kurumadan karşılaştığı diğer bir olay, onu başka bir dünyada yapayalnız bırakmıştı...

Kocasının işyerinde gördüğü baskıların izleri üzerinde hayatını küçük Ali’yle sürdürecekti...  Yüreğine çivilenmiş acılara rağmen.

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org