|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Galat Köprüsü'ndeki Boyacı Sandıkları
07.02.2012 |
|
Okunma Sayısı : |
2905 |
|
|
Oy Sayısı : |
1 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
0 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Galat Köprüsü'ndeki Boyacı Sandıkları Sunay Akın
Her ne kadar , sakallı kadınlar, cüceler, yapışık ikizler gibi görmeye alışık olmadığımız insanların sergilendiği sirkler, 19. Yüzyılın sonunda Amerika'da ortaya çıksa da, bu tarihten önceleri de, böylesi açık hava sirkleri vardı. İstanbul'da, Eminönü'ndeki Yeni Camii'nin çevresi de, işte böyle bir yerdi.
II.Mahmut döneminde, Eminönü'nün en ilgi gören insanı Kürt Ali'dir!Hamallık yapan Kürt Ali'nin ayakları tam yarım metre uzunluğundadır.
Bu büyük ayaklı adamı görmek isteyenler, caminin bir duvarının gölgesine oturmuş, İstanbul'a gelen Fransız şair ve ressam Theophile Gautier'nin "iki ayaklı deve"adını verdiği hamalların önünden geçmeyi adet edinmişlerdir.
Kürt Ali'nin ayakkabısının içine kundaklı bir çocuğun konulduğu ve rahat rahat sığdığı haberi, kısa sürede İstanbul dışına taşar.
Eminönü ile Karaköy arasına yapılan Galata Köprüsü, açık hava sirkinin yeni mekanı olur. Köprüüstü, açıldığı ilk günden itibaren İstanbul'un , adı bir afişe yazılmamış oyuncularının sahnesine dönüşür.
Padişah II. Abdülhamit zamanında, köprüden geçenler, Çıplak Mustafa ile Madam Opala'nın kapışmalarına tanık olurlar. Fatih tarafından gelen Çıplak Mustafa, lakabından da anlaşılacağı üzere yaz ve kış anadan doğma gezer.
Madam Opala ise köprü sahnesine Beyoğlu tarafından çıkar ve Çıplak Mustafa'nın tam aksine üstüne kat kat fistanlar giyer.
Önce birbirine laf atmaya başlayan karşılama çok geçmeden saç saça, baş başa kavgaya dönüşürdü. Padişah, her iki delinin köprüden karşı tarafa geçmesini yasaklayınca, gözler köprüüstündeki seyyar satıcıların oyunlarına, tekerlemelerine, ilgi çekmek için yaptıkları numaralara çevrilirdi.
Galata Köprüsü, bir vapur iskelesiydi aynı zamanda İstanbul'un Asya yakasına, Boğaz'a ve Adalar'a giden vapurlar köprüye yanaşıp, yolcularını buradan alırlardı.
Bu nedenle, köprünün altına kahvehaneler, küçük dükkanlar ve lokantalar açılınca bu mekan insanların buluşma yerine dönüştü.
Köprü altındaki "Şans Gişesi" açık hava sirkinin son hüzünlü yıldızının yaşadığı yerdir. Onu bize tanıtması için sahneye Sait Faik Abasıyanık'ı davet ediyoruz.
Söz, Abasıyanık'ın:"Dünyada mislü menendi olmayan bir köprünün altında… basık bir dükkanda, bir piyango satıcısı yaşıyor:
Bay Ömer Özkan. Özkan soyadından çok, 'Uzun Ömer' ismi ile anılan bu genç adamı hemen her İstanbullu, her İstanbul'a gelen taşralı Haydarpaşa vapurundan Köprü'ye ayak basar basmaz durup saatlerce seyreder.
Küçük çocuklar saatlerce, kovuluncaya kadar önünde durup kendilerinden, babalarından ve ağabeylerinden ikiler, üçler, dörtler kere büyük , bu muhteşem adamı seyrederler.
Doğrusu şaşkınlıkla seyretmeye değer bir adam.
Amma çok bakılınca kendisi üzülüyor Ömer Efendi. Bakın, bakın ama fazla durmadan geçin n'olur."
Bilecik'in Abbaslı Köyü'nde doğan Uzun Ömer, 2 metre 25 santim boyundadır ve geçimini köprü altındaki küçük gişesinde piyango bileti satarak sağlamaktadır. Dedesi, kendi gibi masallardaki dev görümünde olsa da, babası 1,68 boyundadır.
Sait Faik, Uzun Ömer'in köprüden ayrılıp eve gidişini sözcüklerle şöyle resmeder:
"Akşam olunca Ömer Efendi gişesini kapar. Köprü'nün merdivenlerini uzun, dalgın bir hülya aleminde çıkar.
Kendinden altmışar, yetmişer, seksener santim aşağıda insanların üstüne saffet dolu, hüsran dolu, iyilik dolu gözleriyle bakarak bir tramvay vatmanının yanında iki büklüm Beşiktaş'taki evine döner.
Babasıyla yemeklerini yerler. Sonra tahtadan hususi yapılmış karyolası kırıldığı için yerdeki hususi yapılmış şiltesine uzanır, gözlerini kapar, helal süt emmiş bir eş düşünür…"
Sait Faik , bir elbiseyi kaça yaptırıyorsun, diye sorunca Uzun Ömer, "Onu hiç sorma! Beş yüz liradan aşağı elbise dikmiyorlar bana," karşılığını verir. Yazar, "pabuçlar" deyince de, Uzun Ömer'in yarasına dokunur:
"Hele pabuçlar! Yüz elli liradan aşağıya hiçbir kunduracı ayakkabı yapmıyor. Köselelerin de hali malum. Ne kadar kalın olursa o kadar çürük oluyor. Ne kadar yürümesem üç ayda parçalanıyor."
Ömer Özkan, 4 Şubat 1960 tarihinde, insanlara hep yukarıdan baktığı gözlerini 38 yaşında hayata kapasa da, 58 numara olan ayakkabıları Galata Köprüsü'nde uzun yıllar sergilenir. İnsanlar bu kez köprü altına Uzun Ömer'i değil annelerinden , babalarından,arkadaşlarından duydukları bu efsanevi adamın ayakkabılarını görmeye giderler.
Ayakkabının tarihinde Galata Köprüsü'nün unutulması gereken bir yeri vardır. 1874 yılında İstanbul'a gelen İtalyan yazar Edmondo de Amicis bu gerçeğin farkında olanlardan biridir.
Amicis'in İstanbul kitabından , köprüden geçenleri bir podyumda yürüyen mankenler gibi algıladığı satırları okuyoruz:
"Gözleri köprünün döşemesine dikip sadece ayaklara bakmalı; Adem Baba ayağından Paris'in son moda fotinlerine kadar dünya yüzünde mevcut bütün pabuçların geçtiği görülür; Türklerin sarı, Ermenilerin kırmızı, Rumların mavi, Musevilerin siyah pabuçları, sandallar, Türkistan çizmeleri, Arnavut tozlukları, açık küçük iskarpinler, Küçük Asya süvarilerinin rengarenk paçalıkları, sarma işli pantuflar, İspanyol çarıkları, kadife, ip, bez, tahta pabuçlar; o kadar çok pabuç var ki, birine bakarken yüz tanesi görülür."
Galata Köprüsün'deki ayakkabı tamircisinin varlığından da, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Köprü Ayakkabıcısı" adlı şiiri sayesinde haberdar oluruz: Bir ayakkabı onarıcısı Köprü'nün parmaklıklarına sığmış, Çalışır durur kendincek bir sandık içinde. Yamar eski pabuçları, yamar yavaş yavaş, Saçsakal epeski, sanki bir ilk yaratık, Güpegündüz yaşar karanlığı o tahtanın içinde.
Bağlandığı bir yere, açlıkla çalışmakla güzel, Sığdığı bir soluk yere, elimizin kolumuzun. Hem durur , hem yürür, hem ayrılır, hem ulaşır, Burasını boşuna seçmemiş, Bir ilişki var ayakla Köprü arasında duyarlığı uzun.
Galata Köprüsü'nde insanların en çok geçtiği yerler ayakkabı boyacıları arasında engelli olanlara ayrılmıştı. Bu Belediyenin yaptığı bir uygulama değildi.
Ayakkabı boyacıları dilsiz, topal ya da bedeninin herhangi bir yerinde bir engel bulunan arkadaşlarına daha çok iş yapsınlar diye köprünün en güzel yerlerini ayırırdı.
Geçimlerini zar zor sağlayan ayakkabı boyacılarının kendi aralarında koydukları yazılı olmayan bu kural, köprünün yıkılmasıyla birlikte unutulur ve tarihe karışır!..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|