Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

GÜVEN BORÇA Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Projelerden Çıkan Senaryolar
22.09.2008
Okunma Sayısı : 5620
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,6
Popülarite : 3,22
Verdiğiniz Puan :
 

 

Projelerden Çıkan Senaryolar
Güven Borça

.
.

Piyasa tahminlerinde yukarıdan asağı ve asağıdan yukarı yaklasımlar üzerine bir deneme

Bir kac yıldır kendim icin pek bir sey yaptığım yok. Vaktimin tamamı projelere ve proje  haline getirmemeye calıstığım cocuklara ayrılmıs durumda. Yani sırf keyif veya sahsi merak icin bir sey okumusluğum, gezmisliğim yok.

Umuyorum ki gecici bir donem.

Hal boyle olunca, herkesin gundemini mesgul eden milli ve ulvi konularda okumak ve yazmak da zorlasıyor. Yani ağız tadıyla komplo teorileri veya kose yazıları okuyamıyorum.

Olan bitene ancak projeler acısından bakıp bir seyler karalamaya calısıyorum.

Projelerin hayatımın son on yılındaki belirleyiciliği konusunda bazı hosluklar da yok değil.

Orneğin 46 yasına kadar bir mulkum olmadığı icin eve/insaata dair neredeyse hic bir sey bilmezdim ama ilk evimizi alma niyetine girdiğimiz sene bir konut projesi yaptım ve oldukca yetkinlestim. Yine aynı sekilde, simdiye kadar hic mucevher ile isim olmamıs, "tektas"ın ne olduğunu kırk yasıma kadar merak edip sormamıstım. İste bu sekilde tum evlilik yıldonumlerinde abuk seyler alıp pot ustune pot kırarken 2004 yılında yaptığım bir mucevher projesi hayatımı kurtardı. Artık o kadar isabetli tercihler yapıyorum ki kurban bayramında bile gidip takı alasım geliyor.

Ozetle su sıralar hayata projeler cercevesinden bakıyoruz. Ancak bazı projelerde yaptığım gozlemler makro ekonomik konularda bana (kendimce) oyle sağlam fikirler verdi ki sonunda "acaba makro ekonomik meselelere istatistik analizlerle değil de asağıdan, yani temel tuketici dinamikleri acısından bir bakıs atılsa daha iyi tahminler yapılamaz mı?" diye sormaya basladım.

Yukarıdaki sorunun cevabını aramaya calısacağımız bu yazıyı tetikleyen olay da 2008 baslarındaki bir toplantıdır. O sıra petrol almıs basını gidiyor, uzmanlar 200-300-500 dolar projeksiyonları yapıp duruyorlardı.

Bir gun gıda alanında faaliyet gosteren bir musterime gittiğimde patron dahil herkesi harıl harıl rut optimizasyonu ve arac eksiltme uzerine kafa yorarken gordum. Kentli musteriye nispeten yuksek marjlı markalı urunler satan musterimde benzin fiyatları ilk kez gundemin ilk sırasına yukselen bir "issue" olmustu.

Yıllardır değisik gıda ve dayanıksız tuketim urunleri firmalarına hizmet veriyorum. Dağıtım giderleri her zaman icin bir konu idi ama karlı ve verimli bir sirkette oncelik değildi. Hatta coğu zaman"kucuk hesaplar" yapan idari mudurun veya patronun kafaya taktığı bir detaydı. Bizim kayınpederin surekli evdeki lambaları kapatıp gezmesi gibi. Ancak bu sefer konu patronun bilfiil ilgilendiği bir oncelik haline gelmisti.

Dikkatimi cekti.

Yine aynı donemde soğuk zincir marifetiyle dağıtım yapan bir baska gıda ureticisi musterimde iadelerin neden arttığını tartısırken sahadan ilginc bir gozlem geldi; Soylenene gore bayilerin akaryakıt giderleri cok artmıstı ve masrafı kısmak icin soyle bir uygulama yapılıyordu.

Satıs temsilcisi o gunku rutunu tamamlayıp arabayı orada park ediyor ve otobusle evine donuyor, ertesi sabah yine otobusle oraya gidip aracı alıp kaldığı yerden devam ediyordu. Bu da gece boyunca soğuk zincirin kesilip peynirlerin bozulmasına sebep oluyordu.

Yani akaryakıt gideri peyniri bozmayı goze alacak bir seviyeye gelmisti.

Sonra yaza doğru bir de sehirler arası otobus tasımacılığı projesi yaptık. Gozlem aynı;

Otomobille seyahat azaldı, orta-ust kesimin otobusle seyahat frekansı ve bilet satısları arttı.

Derken yazın artan ucak biletleri sonrasında ortalığı konsolidasyon soylentileri kapladı. Bes yılda bes kat buyuyen havacılık sektoru dardaydı.

Bu yaz sonu Antalya'daki otellere temizlik urunleri tedarik eden bir baska musterimle konusuyorum. İsler bu yıl beklendiği gibi gitmemis cunku artan benzin fiyatları ucak maliyetini artırmıs ve Ruslar Turkiye'ye gelmekten vazgecmis. İsler kotu ve Antalya'da herkes unlu bir tur operatorumuzun ceklerini konusuyor...

O gunlerde petrol fiyatı projeksiyonu yapan grafikcilere sunu sormak istedim; Beyler, soyle kafanızı kağıtlardan kaldırıp da bana soyler misiniz; petrol fiyatları iki katına cıkıp arabanın deposu 300 liraya dolduğunda kim kullanacak bu petrolu? Ya 500 liraya cıktığında? Simdi petrol fiyatının 100 dolara gerilediği gunlerde bunu yazmak belki pek isabetli olmadı ama inanın tum ilkbahar ve yazı "hayata oturmayan" bu tahminler hakkında bir seyler yazma arzusuyla gecirdim. Fırsat olmadı.

Yine bir baska detay olarak, gecen sene odaklanması gereken isi cok iyi tarif edip sıkı sıkı tembihlediğimiz bir baska "girisimci" musterimizin bu sene alternatif enerji uretimi yatırımına basladığını duyduk. Bu bizim kaderimiz, konseptler ihlal edilmek icin yazılır ama
burada carpıcı olan su ki bir seyin fiyatı asırı arttığında (varsa) alternatifini uretmek, yoksa gelistirmek icin binlerce yatırımcı sırada bekliyor gunumuzde.

Benzer arz-talep senaryosu gecen sene bazı tarım urunlerinde yasandı. ABD mortgage krizi sonrası bosalan serseri para emtia fiyatlarını sisirince yine grafikler aynı acıda yukarı doğru uzatıldı ve kuresel ısınma senaryolarıyla da birlestirilip "ac kalıcaz" hikayeleri gelistirildi.

Biz o gunlerde her yıl yuklu mısır ve aycicek alımı yapan musterimin toplantı odasında artan ekim alanlarını konusuyorduk. Arzı hesaba kattığımızda seneye fiyatların gerilemesi kacınılmazdı ama o projeksiyonları yapan grafik senaryocularının muhtemelen bir tanesi bile gidip bir koylu veya tuccar ile konusmamıstı.

Su sıralar bizim ilgi alanımıza giren tum tarım urunlerinde fiyatlar coktu. Petrol fiyatları gevseyince, biyodizele giden tarım urunu miktarının dusmesi de isi korukledi. Yani bırakın ac kalmayı, bir cok tarım urununde fazla olustu. Seneye kısılır merak etmeyin.

Bu yaz yine bir baska projede referans olmak uzere Nassim Nicholas Taleb'in Siyah Kuğu kitabını okudum ve proje ekibine dağıttım. (Kendim icin bir sey yapıyorsam namerdim)

Orada petrol fiyatlarının tahminiyle ilgili enteresan bilgiler vardı. ABD resmi kurumlarının 70'lerin basında petrol fiyatının on yılda geri geleceğini ongordukleri ancak seksenlerde on katına cıktığını, aynı sekilde 2004 yılında yapılan 5 yıllık resmi tahminin 27 dolar olduğunu
soyluyor. Sanırım mantığı anladım. Gecmis 5-10-50 yılın rakamları grafiğe dokuluyor ve oradan geleceği yonelik 5-10-50 yıllık bir projeksiyon yapılıyor.

Gayet kolay.

Uzat grafiği gitsin.

Biraz regresyon, biraz korelasyon...

O petrolu kim kullanıyor, bu adamın harcama potansiyeli ve vazgecme esiği ne, kimse kafa yoruyor mu bilmiyorum. Yormaları lazım, petrol sirketlerinin onca paraları var ama o zaman kim cıkarıyor bu 500 dolar senaryosunu?

Ne akla hizmet??

Yaklasık on yıl once bir konferansta, o sıralar hızla buyuyen bir yerel zincir mağazanın finans kokenli ust duzey yoneticisinin konusmasını dinlemistim. Hesap su sekildeydi; Once bizdeki perakende piyasasının hacmi Avrupa ve ABD ile kıyaslanıyor. Sonra bir vadede onlarına bilmem kacta birine varacağımız hesaplanıyor. Sonra da su hacme ulasacak pazarın atıyorum yuzde onuna ulasacak hacme gidecek sekilde saldırı emri veriliyor, piyasadan ne bulunursa toplanıyor. Halbuki tam bir gun once Ankara'da o grubun yeni devsirdiği bir mağazayı gormus ve etraftaki herkesler beraber "olmamıs" diye yorumda bulunmustuk. O market konsepti o mahallede olmamıstı, yanlıs bir satın almaydı. O semt halkı oradan alısveris yapmazdı. Bahsi gecen grup o yıl ciddi zararlar ettikten sonra isin basına "pazarlama" kokenli bir yonetim geldi. Hep birlikte Turk halkının alısveris alıskanlıklarına en uygun mağaza modelini gelistirip kara gectiler.

Yıllardır ulkemizdeki bazı tuketim miktarlarını gelismis batı ulkeleriyle kıyaslayan tablolar izledim/hazırladım. Net bakiye sudur ki tuketicinin evinde neler olup bittiğini bilmeyen hic bir tahmin basarıya ulasamıyor. Turk erkeğinin hic bir ahval ve serait altında evde bornoz ile dolasmayacağını oğrendiğimizde, bir baska musterimizi gereksiz bir bornoz reklamı harcamasından vazgecirmistik.

Yine bir baska proje vesilesiyle Turkiye alısveris merkezleri rakamlarını inceledik. Su an toplam AVM metrekaresi 3.5 milyon ve planlanan yatırımlarla 7 milyona cıkacak. Bin kisi basına 100 metrekare. Avrupa ortalaması 150. Kuzey Avrupa'da 400'u bulan ulkeler mevcut.

Demek ki gidecek yol var. Đyi ama memlekette esnafın olusturduğu metrekare en az 75 milyon. Bunu bilen ve olcen yok bildiğim kadarıyla, yukarıdaki tamamen bizim kaba hesabımız. Bakkal, market, bufe, eczane, mobilyacı, restoran vb. bildik formatları topladık.

Hesaba katmadıklarımızla toplam alan yuz milyon metrekareyi gecer muhtemelen.

Boylesi bir metrekare oranı sanmam ki baska bir ulkede olsun. Aslında gorup duruyoruz; memleketimizde her apartmanın altı dukkan. Bunu bilmek icin hesap da gerekmiyor, biraz gezmek yeter. AVM rekabeti arttıkca ne olacak bunlar? Organize olup maliyet avantajlarını konusturacaklar. Hadi diyelim Zapsu'nun Evdi ve Tedi'si sağlam konseptler değil ama birileri
bu metrekareden yararlanmanın yolunu arayacak ve bulacak.

Bence onumuzdeki on yıl Turkiye'de sokak perakendeciliği gelisecek, AVM'ler gerileyecek. Yoksa nereye gidecek o yetmis milyon kusur metrekare? Demirel'in deyisiyle "birileri bunu icecek mi?" Aslında
bunların konuta donusturulmesi icin bir proje hazırlamak da fena fikir değil sanki?

Sokak perakendeciliği gelisecek diye atıp tutarken de bildik formatların dısındaki yeni gelismelerden bahsediyorum. Yoksa klasik indirim marketlerinde de doyuma ulastık bence.

BIM 2100 mağazayı buldu. Burada hala ekmek goren A.101 aynı hızla piyasaya girdi ama bana sorarsanız memlekette toplam 4000 mağazalık bir "hard discount" talebi yok. Neye gore soyluyorum? Sokağa ve hislerime gore. Ayrıca Sok ile Dia'nın durumu ve Carrefour'un da aynı alana atak yapmasını hesaba katarak soyluyorum. Oyuna asılan binlerce yerel marketi
hesaba katarak soyluyorum. Organize perakendede (Anadolu'daki bazı bakir yerler dısında) deniz bitti?

Peki memlekette buyuk iflaslar olup da krize girer miyiz? Zannetmiyorum. Yine bir musterim yıllardır zarar eden bir mağazasını kapatmıyordu. Sıkıstırdığımda anladım ki etraftan gelecek "basaramadı" yorumlarından korkuyor. Babadan kalma parayla is yapmasının da bunda payı var. Sanırım Turkiye perakende piyasasındaki zararlar bir miktar servet transferine yol acacak ve bazı ureticileri zorlayacak.

Bu denemenin ozu su ki bir yerde ekmek olup olmadığını anlamak icin hem hesap-kitap bilmek lazım, hem bir tuccar hissiyatına sahip olmak, hem de gezip dolasmak. Bildik laf; Cok gezen daha cok bilir.

Seramikci musterilerim ABD pazarına yonelik beklentilerini azaltırken Rusya ve korfeze yonelik ilgilerini artırıyorlar. Yapılan tartısmalarda Rusya pazarı ve Rusların is yapma bicimi hakkında hepsinin onyargıları olduğu ortaya cıktı ama her toplantıda biraz daha Rusları anlamaya ve baska teknikler denemeye yonelik istahlarının arttığını goruyorum. Daha
doğrusu caresizlikten cunku obur taraflarda iser geriliyor.

"Ruslar Domuz" tekerlemesini unutup bu komsularımızla her anlamda farklı bir dille konusmaya calısmanın zamanı gelmiyor mu sizce de? Rusya ve İran'ın ticari hayatımızda daha onemli yerlere geleceğini
gazetelerdeki politik yorumlardan da anlayabilirsiniz ama gidip buralarla is yapan sanayicilerle, tuccarlarla konustuğunuzda bunun artık bir zorunluluk olduğunu daha kolay anlarsınız.

Dunyanın hali ve belirleyici tuketici dinamikleri:

Duzenli bir Acık Gaste dinleyicisi olarak kuresel ısınma lafını coğu kisiden once duyma ve uzerine dusunme sansım oldu. Tesekkurler Omer Madra. Kuresel ısınma senaryolarını ise ilk kez 2004 yılında yaptığımız klima pazarı projeksiyonlarına dahil etmistik. Gelismeler kabaca
o doğrultuda oldu ve son iki yılda kuresel ısınma Acık Radyo gundeminden cıkıp kitlesel medyada yerini aldı. Herkes gibi ben de bundan sonra ne olacağını dusunup durmaktayım.

Cocuklarım adına yani. Yoksa klima satısları iyi.

Buradaki meselem toplam karbon emisyonu miktarından ote tek tek tuketicilerin tavrı. Yani dunyada insanlar "yahu gezegenin icinde ediyoruz, artık daha az tuketelim diyecekler mi?" sorusunun cevabı. Pek sanmıyorum.

Bir grup "asmıs" insan ve bazı ulkelerin/beldelerin sorumlu yoneticileri belki ama yıllardır tuketip duran bizlerin ozellikle asağıdan gelen genis kitlelere "tamam artık tuketmiyoruz" demesi hic de gercekci gelmiyor bana.

"Evet kardesim, benim iki arabam var ama artık sen de araba alırsan olmaz" denir mi hic? Yirmi yasına kadar kıra, tatile otobusle giden bir ailenin ferdi olarak arabasına dolusup yola duzulen zengin komsularımıza nasıl ozendiğimizi ben bilirim. Esas olarak insanlara, ozellikle de yıllardır tuketen bizler tarafından "kardesim artık az tuketeceğiz" demenin bir temeli olmadığını dusunuyorum.

Al Gore "Uygunsuz Gercek" filminin yarısını bir ucakta konusarak tamamladı ve bize "artık fazla ucağa binmeyin" dedi. Sen binmesene, iri kıyım!! Ya da hayatında belki yirmi kez Paris'e gitmis olan Omer Madra'nın genclere "artık bitti, siz gitmeyin" demesi pek bir sey ifade etmeyecektir.

Yani kuresel ısınmaya karsı alınacak onlemlerin kitlesel tuketici icin bir tabanı/temeli yoktur.

Hukumetler ne yaparsa o. Onların da fakir olanlarının termik santrallerden vazgecme ihtimali dusuk gorunuyor. (Oy ve rant hesabı, malum) Isınmaya ve collesmeye devam yani. Bu arada bizim seramikciler altı yerine uc litre ile en baba kakayı goturen klozetler uretti ardı ardına.

Yuzey purussuzluğu olağanustu artırılıp suya ihtiyac duymayan pisuvarlar da seri uretim asamasına yakın. ECA'nın aynı hacmi yarı miktarda suyla sağlayan armaturu de ilginc.

Goruntude gurul gurul akan ve is goren bir muslıuk var ama kullandığı su yarı yarıya az. Yani birimizin bozduğunu baska bir girisimcinin duzeltme ihtimali yuksek mevcut duzende.

Umutlar da burada sanki. Teknolojik gelismeler ve tuketiciye doğrudan fayda sağlayan urunler.

Yine gecen sene bir sahil sehrimizin onde gelen is adamlarına kuresel ısınma, buzulların eriyip suların yukselmesi ve sehirlerinin, otellerinin sular altında kalma ihtimaline karsı bir calısmaları olup olmadığını sordum. Bırakın calısma yaptırılmasını, suların yukselmesi
olasılığını ilk kez duyduklarını belirttiler.

Taleb'in kitabını okurken aklıma geldi. Simdiye kadar incelediğim hic bir pazarlama planı bir gun uzaylıların dunyaya inip "hey dunyalı biz dostuz" deme senaryosunu icermiyor. Sadece filmlerde isleniyor bu olasılık. Hakikaten sizce de sıfır mı boyle bir ihtimal?

Son olarak, bir de tup bebek merkezi icin proje yaptık bu yaz. Maalesef haberler kotu. Kısırlık tum dunyada hızla artıyor. Ustelik su an kısırlasan nesiller cep telefonu, kablosuz internet ve
diz ustu bilgisayar ile arada bir yerde tanıstı. Otuz yıl boyunca cebinde telefon tasıyan ve dizinin uzerinde bilgisayar kullanan bir nesil bundan boyle kendi kendine ureyebilecek mi gercekten cok merak ediyorum.

Herhalde kuresel ısınmayı durduran, artan petrol fiyatları
değil, azalan nufus olacak. Bu da muhtemelen sigorta ve emeklilik programlarının aktuer dengesini cokertecek. Filan.

Diyeceğim o ki uzun vadeli projeksiyonları klimalı ofislerde istatistik programları sayesınde yapmak kolay ama uzatılan grafiklerin hic bir temeli olmayabiliyor.

Bu tahmincilerin, futuristlerin daha fazla sokağa cıkması, evlere girmesi ve insanlarla konusması, gozlemlemesi gerektiğini dusunuyorum. Gelecek tahmini yapan buyuk finans kuruluslarının, kamunun giderek daha fazla "pazarlamacı" istihdam etmesi veya "tuketici satın alma davranısları" uzerine daha fazla kafa yorması gerekebilir. Yani biz pazarlamacıların, ya da tuketim alıskanlıkları uzerine kafa yoranların isi sağlam gibime geliyor.

Dunyanın geleceği konusunda kuskularım olsa da kendi isim konusunda icim biraz daha rahat. Yirminci yuzyıl tarımı bitirmis, elinde buyuk tarım alanı olanlar gelir kaybına uğramıstı. Aynı gelisme yirmibirinci yuzyılda sanayici aleyhine calısıyor. Bugun bir uretim tesisine sahip olmanının değeri cok azaldı. Artık kanalın, paranın ama en cok da aklın değeri var.

Bir fikir dunyayı değistirebiliyor.

Memleketin geleceği konusundaki iyimserliğim de bundan kaynaklanıyor cunku yirminci yuzyılda gelinen durumu kabullenemeyen Osmanlı torunları su sıralar cok dusunuyor. Avrupa'nın onde gelen kitapcılarını gezdiğimde bizimkilerin onda biri kadar bir "ne olacak memleketin hali?" kitabı gormuyorum.

Bizim kitapcı rafları ise komplo teorilerinden memleket kurtarma senaryolarına, coğu zırva ama toplam etkisi yararlı kitaplarla dolu.

Dusunmek iyidir.

Allah hepimize akıl fikir versin.

Güven Borça

.
.
Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org